8 Eylül 2015 Salı

Bhopal Faciası

Bhopal felaketi, 3 Aralık 1984 günü, ABD kökenli Union Carbide firmasının Hindistan’da Bhopal’de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atması 18.000 kişinin ölümüne, 150.000’den fazla insanın zehirlenmesine neden oldu.

3 Aralık 1984, gece yarısından hemen sonra ölüm aniden geldi. Hindistan’ın Bhopal bölgesindeki Union Carbide fabrikasının yüksek bir bacasından ince bir beyaz buhar dumanı çıkmaya başladı.

Duman, rüzgârla birlikte sise dönüştü. Yoğun sis tabakası, rüzgârla sürüklenerek ilerledi ve yolun diğer tarafındaki ara sokaklara girdi. Evler dip dibe, çok kötü yapılmış ve kapılarla pencereler son derece gevşekti. Uyananlar öksürmeye, gözleri ve ağızları yanmaya başladı.

Dar sokaklardaki kargaşada, ayak altında kalarak can verenler oldu. Bazıları krize girerek oracıkta öldü. Gaz ciğerlerini yırtarken nefes almaya çalışan birçoğu ise kendi vücut sıvılarında boğuldu.

Bhopal’de Amerikan “Union Carbide” şirketinin işlettiği tarım ilacı fabrikasında 3 Aralık 1984 gece yarısı 40 ton zehirli gaz dışarı sızdı. Felaketi izleyen ilk üç gün içinde 10 bin kişi öldü, toplam ölü sayısı 20 bini buldu. 100 bin kişi hâlâ  bu felaketin izlerini taşıyor ama “Union Carbide” bu süre içinde ne sorumluluğunu, ne de Hint mahkemelerinde yargılanmayı kabul etti.

Çernobil kadar bilinmese de Bhopal, Çernobil faciasından bile korkunç sonuçlara yol açmıştır. Bu olaydan sonra Bhopal doğal afet bölgesi ilan edildi. Greenpeace’in bölgede kazadan 20 yıl sonra yaptığı(2004) ölçümlerde bile normalin 6 milyon katı toksik madde bulundu.

Binlerce insanın ölümüne ve yüzbinlerce insanın sakatlanmasına yol açan facia sonrasında, Union Carbide firması bir “ticari sır” olduğu gerekçesiyle toksik maddenin adını bile açıklamaktan kaçındı. Bu durum, zehirlenenlere bir tanı konmasını imkânsız kılarken, hastanelerde ölümlerin artmasına yol açtı.

Birkaç yıl sonra açılan davada Union Carbide firması mağdurlara ve yakınlarına 470 milyon dolar tazminat ödemek zorunda kaldı. Ancak Hindistan devletine ödenen paranın çok azı gerçek mağdurlara dağıtılabildi. Bu miktar hayatta kalanlar tarafından paylaşıldığında, kişi başına 500 dolar civarı para düştü.

Union Carbide firmasını satın alan ve burada üretime devam eden Dow Chemical Company ise kazazedelerle iletişime bile girmeyi reddetmektedir.

Bu felaketin ardından açılan dava da ancak 7 Haziran 2010 tarihinde sonuçlandı. Felaketin sorumlusu olarak gösterilen Union Carbide firmasının üst düzey yöneticileri sadece 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapis cezasına çarptırılanlar hapis cezasına ek olarak 100,000 Hindistan rupisi (yani 1,400 İngiliz Sterlini) para cezasına da çarptırıldılar.

Bu davaya ek olarak Union Carbide’nin genel müdürü olan Warren Anderson hakkında açılmış ikinci bir dava da halen devam ediyor. Warren Anderson’un kaza olduğu tarihten beri ABD’de yaşadığı ve de Hindistan’a bir daha gelmediği belirtildi.

F. Scott Fitzgerald' ın Kızına verdiği tavsiyeler

Yirminci yüzyılın en büyük Amerikan yazarlarından kabul edilir.

1896’da Minnesota’da dünyaya geldi ve 1940 yılında geçirdiği ikinci kalp krizinin ardından, 44 yaşında hayatını kaybetti.
Muhteşem Gatsby, Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi gibi çok bilinen ve filme de uyarlanan romanların yazarıdır kendisi.

Kızına hayatta neyi dert edip etmemesi gerektiğini son derece yalın bir dille anlatan Fitzgerald’ın kızına verdiği tavsiyeler, bugün bile hala geçerliliğini korumakta…

“Hayatta dert edilecek şeyler:

Cesaretli olmayı önemse.

Temiz olmayı önemse.

Verimli olmayı önemse.

Biniciliği önemse.

Hayatta dert edilmeyecek şeyler:

Çoğunluğun düşüncelerini önemseme.

Oyuncak bebeklerini önemseme.

Geçmişi önemseme.

Geleceği önemseme.

Büyümeyi önemseme.

Birinin senin hayatta önüne geçmesini önemseme.

Zaferi önemseme.

Başarısızlığı senin ciddi bir hatan sonucu olmadığı sürece önemseme.

Böcekleri genel olarak dert etme.

Ebeveynleri dert etme.

Erkekleri dert etme.

Hayal kırıklıklarını dert etme.

Keyif veren şeyleri takıntı haline getirme.

Seni tatmin eden şeylere çok kafayı takma.

Üzerine düşünmen gereken şeyler:

Hayatta neyi hedefliyorum?

Benle aynı zamanda yaşayan insanlara göre ben şu noktalarda ne kadar iyiyim ve uğraşıyorum:

a) Bilim

b) İnsanları gerçekten anlıyor muyum? Ve onlarla iyi geçinebiliyor muyum?

c) Vücudumu kullanışlı bir enstrüman gibi kullanıyor muyum? Yoksa onu ihmal mi ediyorum?”

Candan sevgilerle,

Babacık


Ömrünü Akıl Hastanesinde Geçirmiş Bir Kadın: Camille Claudel

“Ben hayatı seviyorum, aşkı, umudu. Ödülsüz olsalar da…”

Camille Claudel   

“Bir avuç toprağı yoğurmayı bile bilmeyenler. Duygusuz yavan insanlar. Bu benim ruhum en kutsal varlığım… Bunlar çalışma saatleri. Ruhumun yandığı saatler. Siz yiyip içerken, dalga geçerken, oburca tıkınırken, ben heykelimle yalnızdım.. ”

Camille Claudel

8 Aralık 1864 yılında doğan Fransız heykeltraş ve grafik sanatçısı. Auguste Rodin ile yaşadığı fırtınalı beraberliğin ardından ölünceye kadar akıl hastanesinde kapalı kaldı.

Küçüklüğünden beri taş ve çamurla oynama merakı, geleceğin yetenekli heykeltraşının kaderini de belirledi. Annesi hiç bir zaman kızının sanat aşkını onaylamasa da babası maddi manevi hep Camille’nin en büyük destekçisi oldu. Heykel eğitimi alması için 1881 yılında Paris‘e taşındılar ve Academie Colarossi’de heykeltraş Alfred Boucher’den ders almaya başladı. O tarihte kadınların, büyük sanat akademilerinde eğitim alması yasaktı, kız öğrenciler büyük sanatçıların özel atölyelerinde ders alıyordu. Rodin’le de tanışması böyle oldu. Bir grup genç kadın sanatçıyla birlikte Rodin’in atölyesindeki heykel derslerine katılmaya başladı (1883). Camille’nin üstün yeteneği ve etkileyici kişiliği onu diğer öğrencilerden ayırdı ve Rodin’in gözdesi ve ilham kaynağı bu genç kadın bir süre sonra sevgilisi ve en büyük rakibi olacaktı.

Camille’yle ilişkisi başladığında Rodin, Rose Beuret’le yirmi yıllık evliydi. Evliliği pek iyi gitmiyordu. Camille’yle olan yakınlaşması ikisi içinde bir dönüm noktası oldu. Birlikte bir çok işe imza attılar. Rodin bu tarihlerde büyük eseri”Cehennemin Kapıları”nı yaptı. Camille’in etkileri açıkça gözlenen eserin büyük çoğunluğunun Camille’ye ait olduğu rivayet edilir. ”Cehennemin Kapıları” ilk değildir tabi, Rodin sanatçının bir çok eserini sahiplenmiştir. Bu süre zarfında yeteneği Rodin’den çok daha üstün olmasına rağmen hep onun gölgesi altında kalmış olan Camille, bir de gayrimeşru birlikteliğinden hamile kaldı. Ama geçirdiği bir kaza sonucu bebeğini kaybetti ve bu büyük depresyonlarının da başlangıcı oldu. Böyle bir yaşam tarzının hoş karşılanmadığı o tarihlerde annesi Camille’yi reddetti ve Camille evden ayrılmak zorunda kaldı. Zaten annesiyle arasında küçüklüğünden beri, Camille’nin sanat aşkı yüzünden çatışmalar vardı. Böylece Rodin’le birlikte yaşamaya başlayan Camille, 1898 yılına kadar Rodin’le fırtınalı aşk ve sanat yaşamına devam etti. Bu aşk tutkulu olduğu kadar da yıpratıcı oldu Camille için.

Rodin’in kadınlara karşı olan kaba tavrı ve Camille’yi kendine en büyük rakip olarak görmesi, şiddetli kavgalara sebep oluyordu. En sonunda bir yol ayrımına gelen Camille, yoluna tek başına devam etme kararı aldı ve Rodin’i terk etti. Ama bu ayrılık Camille için oldukça acılı bir dönemin de başlangıcı oldu. Bu dönemde en büyük eserlerini verdi (”Vals”, “Clotho”, “Olgunluk Çağı”, “Kayıp Tanrı”, “Geveze kadınlar”, “Sakuntala”). 1903‘ün başında Salon d’Automne’da eserleri sergilendi. Ünlü sanat eleştirmeni Octave Mirbeau‘nun da dediği gibi ‘kadın bir dahiydi’. Eserleri büyük hayranlık topladı. Erken dönem işlerinde Rodin’in etkisi görülmektedir. Ancak Rodin’le ayrıldıktan sonra sanatı, daha özgür kalmış klasik heykelden uzaklaşarak Art Nouveau‘ya yaklaşmıştır. ”Olgunluk Çağı” isimli eserinde Rodin’le olan ayrılığınının tüm acılarını yansıtmış olan sanatçı ayrıca heykelde oniks materyalini ilk kullanan isimdir.

Dehası, heykellerinde duyguyu oldukça başarılı yansıtmasında kendini ele verir. Heykele ruh veren sanatçı olarak tanınan Camille için tüm kıskançlığına rağmen Rodin şöyle der;”Ona altını nerede bulacağını söyledim. Ama bulduğu altın kendi içindeydi".

Camille 1898’den sonraki döneminde, hem bir kadın sanatçı olarak yaşadığı yüzyılı, hem de özel hayatındaki sorunları göz önüne alındığında, pek çok bakımdan yalnız kaldı. En büyük destekçisi babasını kaybetti , ona büyük bir hayranlık besleyen erkek kardeşi de diplomat olduğu için Çin‘e yerleşti. Üstüne bir de karşılamakta zorlandığı maddi sorunlar eklenince Camille’in ruh sağlığı giderek bozulmaya başladı. 1906‘da bir gece geçirdiği sinir krizi sonucu bir çok eserini parçaladı. Bir süre sonra ciddi paranoya belirtileri gösterdiği ve akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle ailesi tarafından, Rodin’in de desteğiyle bir hastaneye kapatıldı. Bir rivayete göre eserlerini ve fikirlerini çalmakla suçladığı Rodin, onu daha büyük bir yetenek olduğunu bildiği için ve kendisini geçmesini önlemek için hastaneye kapatmıştı. Hastanede heykel yapmasına bile izin vermiyorlardı. Oysa ki o, ölene kadar heykel yapmak istediğini söylemişti bir keresinde. Kardeşi Paul’a yazdığı mektupta hastanede oluşuyla ilgili şunları yazdı;

”Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi… Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar…

Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar…

Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor, kafasında bir tek düşünce vardı zaten kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam, bunu engellemek için de yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım… Her bakımdan başarıya ulaştı işte!

Bu esaretten çok sıkılıyorum…eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?”


Akıl Hastanesinde Son Zamanları 


Rodin, kendisini hep beklemiş olan Rose’la ölümünden kısa bir süre önce “mükâfat” kabilinden evlendi… Rose 70 yaşından sonra “evlilik” mükâfatına kavuştu… Rose, evliliklerinden bir ay sonra, “Rodin’in karısı” olarak öldü. Auguste Rodin, Rose’un ölümünden 10 ay, devlete bağışladığı heykellerinin sergilendiği müzenin bir odasında kalmak için yaptığı başvurunun reddedilmesinden ise 1 ay sonra, 1917 yılında donarak öldü. 

Camille ise onun ölümünden sonra yaklaşık otuz yıl daha akıl hastanesinde hayatını sürdürdü. Heykel yapmasına doktorlar izin vermedi. Ailesi hastaneden taburcu edilmesini istemedi.

Yaşadığı sürece “hiçkimse” olmanın şahane imkanlarından yararlanamayan Camille, bir ölüye duyduğu nefretle, heykellerinden uzakta yaşadığı Neuilly-sur-Marne’daki Ville-Évrard hastanesinde, 19 Ekim 1943 yılında öldü, Monfavet Mezarlığı’na gömüldü. Cenazesine kimse katılmadı.

Rodin, Camille olmadan yaratmaya devam etti; Camille Rodin’siz, eserlerinin çoğunu sistemli bir şekilde parçaladı. Camille’in kadınlığı sanatının önüne geçmişti…

Hayat bir tesadüf durumu…
 Karşılaşırsınız, yakalarsınız, yaşarsınız ve zamanı geldiğinde biter… 
Ne zaman ne ile mücadele vermek gerektiğini bilmeli… 
Bitti mi bitmeli, gitti mi gitmeli… 

Hayatın satırbaşlarına takılan Camille, satır aralarındaki “bitir ve yürü” mesajlarını görmezden geldi. Kaybetmek ona göre değildi… Yas tutmayı seçmedi, hayatı istediği gibi eğip bükeceğini düşünürken kendini 37 yıllık bir yalnızlık içinde buldu. Hem de ne yalnızlık! Paris’siz, Rodin’siz, ailesiz ve heykelsiz…. Yazdığı mektuplarda Rodin’e olan özlemini nefretle, Paris’e duyduğu özlemi yalvararak anlattı…
Aklının iplerini hayata sıkıca bağlayamayan Claudel ölene dek şu sorunun cevabını aradı:

 “Bu kadar yalnız kalmak için ne yaptım?”

Eserlerinden Bazıları:


Priapizm

Adını Yunan Tanrısı Priapus' tan alan Peniste ereksiyon hali.

Cinsel uyarı olmaksızın sürekli oluşan, genellikle de ağrı ile birlikte ortaya çıkan ve 6 saate yakın penisin sertleşmesidir. Bu durum penise kan topladığı ve geri boşalamadığı ya da gidemediği zaman meydana gelir. Bu durum anında tedavi edilmediği taktirde korkunç ve kalıcı sertleşme problemlerine sebep olabilir.
Priapizm yaşları 5 ve 10 ile 20-50 yaş aralığındaki erkeklerde görülebilir.

Nedenleri;

  •  orak hücre hastalığı (  kan ile ilgili bir hastalıktır. Orak hücre hastalarında ise kanın kırmızı rengini veren hemoglogin maddesinin sağlıklı kişilere göre yapısı farklıdır. )
  • Lösemi
  • İlaçlar ( Viagra, Levitra vb. )
  • Çok fazla alkol
  • Omirilik yada genital  bölgeden yaralanma
  • Karadul ve Gezgin örümcek ısırığı
Belirtileri;
  • uzun zaman sertleşme olduğunda
  • uzun süren ereksiyon hali