28 Ekim 2015 Çarşamba

14' üncü dev Leyla Çalışkan

 12 dev adam...
 13'üncü Tanjeviç.
 14'üncü Leyla Çalışkan. 

O, Hidayet Türkoğlu ile Kerem Tunçeri’yi Türk basketboluna armağan eden bir yetenek avcısı... Sessiz sedasız hayatına devam eden Leyla Çalışkan’ın sıra dışı bir öyküsü ve ‘dev’ gibi bir yüreği var...
İlkokulları dolaşıp basketbola yetenekli çocukları buluyor, onlarla takım kuruyor, çalıştırıyor, kupaya kupa demiyor. Adı Leyla Çalışkan.
Evet, o Yılmaz Özdil’in sözleriyle “14. dev adam”. Ama öyle bir hayat hikayesi var ki, başlı başına bir söyleşi konusu...
Adana’da Kemal Çalışkan olarak doğdu. Annesi Amerikalı, babası Türk. Evlilik dışı bir çocuk. Türkiye’de görevli olans annesi ABD’ye dönerken babası ona el koydu ama ailesine de kabul ettiremedi. O henüz ilkokuldayken annesi öldü, babası da onu bir aileye evlatlık verdi. Evlat edinen aile benimsedi, bağrına bastı. Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı okudu, arkasından Spor Akademisi’ne girdi. Bütün bunlar olurken Kemal Çalışkan’ın sakladığı büyük bir sır vardı; kendini kadın hissediyordu. Yıllarca gizledi, sonunda bıçak kemiğe dayandı ve ameliyat oldu. “Eşcinsel değildim” diyor, “Kadındım, öyle hissediyordum, erkek gibiymiş gibi yapmak istemiyordum, ahdım vardı, erkek olarak ölmeyecektim.” Çocukluğundan beri hissettiği kimliğine, 22 yaşında kavuştu. Ameliyat oldu, kadın oldu. Leyla adını aldı. Leyla Çalışkan oldu.

Şimdi adı Leyla, evli, mutlu bir kadın ve öğrencilerinin başarılarıyla gurur duyan bir hoca...



Tyrkjaranid # İnsan Çalan Türk

1625 yılında bristol körfezi ağzında yer alan lundy adası ele geçirilmiş ve bu ada daha sonraki atlantik denizi seferinlerde üs olarak kullanılmıştır. Lundy adasının sağladığı bu lojistik destekle Türk amirali Murad reis 15 gemiden oluşan bir filo ile Cezayir'den Atlantik Denizi'ne açılır. İzlanda kıyılarına varan donanma 26 gün boyunca izlanda'ya hakim olmuştur. Yakınlardaki Vestmannaeyjar adası da yağmalanır ve daha sonra anılarını yazacak olan Ouf Eigilsson (olaf egilson veya olafur egilson), eşi ve iki oğlu da esir düşer. Murad reis'in komutasındaki donanma yaklaşık 400 esir ve büyük bir ganimetle Cezayir'e geri dönmüştür.

Bu sefer sırasında ele geçirilen esirlerinin en ünlüsü ise esir ve cariye olarak Cezayir'e getirilen tyrkja

Olaf Egilson ki kendisi rahiptir ve bir kaç esir ile birlikte fidye karşılığı serbest bırakılır. Bir yıl sonra Egilson Murad reis'in seferini anlatan bir kitap yazmıştır. Eşi ancak 1637 yılında dönerken oğulları hiçbir zaman geri dönememiştir.

Bu seferden sonra da donanma bir çok kez İzlanda'ya sefer yapılmıştır. Örneğin Ali Biçin Reis'in seferinde yaklaşık 800 esir alınmıştır. Başka bir seferde ise 1631 yılında 12 gemiden oluşan bir filo gene bol bol ganimet ve esirle Cezayir'e geri dönmüştür.
gudda'dır.

Grindavik, Austfiroir ve Vestmannaeyjar şehirlerinde gerçekleşen adam kaçırmalar nedeniyle 1627 yılında İzlanda’ya ayak basan Türk vatandaşlarının öldürülmesi serbest bırakıldı.

Ancak bu yasa nedeniyle hiçbir Türk vatandaşı öldürülmedi. Hatta bu yasa daha sonraki yıllarda unutuldu. Ta ki bir İzlandalı’nın yeniden bu yasayı gündeme getirmesine kadar. Türklerin öldürülmesine serbestlik tanıyan bu yasa 1970’lerde kaldırıldı. Ancak İzlanda’da bu üç şehirde hala Türkler zaman zaman ‘Tyrkjaranid’ yani ‘İnsan çalan Türk’ olarak anılıyor.

Olga Cynthia ( Nadide Kenter )

Ahmet Naci Bey..

- Rönesans prensi gibi yetiştirilmiş bir adam. Ailesi, varlıklı ve aristokrat. Dedesi Bağdat kadısı, babası Galip Bey, Ayan azası. Çamlıca’da bembeyaz saçaklı, işlemeli tavanlı muhteşem bir köşkte yaşıyor. Ve ailesi bu genç adamı, iyi bir tahsil alsın diye İskoçya’ya Glasgow’a yolluyor...

 Olga Cynthia..

- Londra’da bir resepsiyonda tesadüfen Ahmet Naci Bey’in yanında oturan çok güzel bir İngiliz kadın. Yanındaki genç adama bakıyor ve gülümsüyor. Belli etmemeye çalışmasına rağmen, Ahmet Naci Bey’in dişinin ağrıdığını anlıyor. Anlamamaya olanak yok zaten, yüzü arı sokmuş gibi şişmiş. Olga, dişi apse yapan bu adamı görür görmez aşık oluyor.

Olga Cynthia, Hyde Park’ta ata bindiğini söylüyor, Ahmet Naci Bey de ertesi sabah soluğu Hyde Park’ta alıyor. Birlikte at biniyorlar, yemeğe gidiyorlar. Gözlerini birbirlerinden alamıyorlar. Ahmet Naci Bey de Olga’ya vurulmuş durumda. Bu İngiliz kadından kopmak istemiyor. Aksi gibi, tahsilini de tamamlamış, ülkesine dönüp, hariciyeci olarak çalışması gerekiyor. Ne yapsa? İmkanı olsa onu cebine koyacak, Türkiye’ye götürecek. "Yeri ve zamanı olmayabilir ama benim karım ve çocuklarımın annesi olur musun? Benimle evlenip, Türkiye’ye gelir misin?" diyor.

 Olga Çığlık atıyor. "Çok isterim ama ne yazık ki imkansız!" diyor. Evet ama Jack var!

Jack, Olga’nın minik oğlu...

 Olga Cynthia’nın ailesinin, gezginci bir tiyatro kumpanyası var. Annesi, babası da oyuncu. Babası ölünce, annesi bir başka adamla Avustralya’ya kaçıyor. Olga’yı da anneannesine bırakıyor. Anneanne de 16 yaşındaki bu kızla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. İyisi mi onu evlendireyim diyor. Kader bu ya, harbe giden koca dönmüyor ve geride 16 yaşında hamile bir genç dul bırakıyor.

Ahmet Naci Bey, Olga’ya sıkı sıkı sarılıyor, "Hiç sorun değil" diyor, "Hiçbir yere bırakmıyorum sizi. Geliyorsunuz. Hemen şimdi. Sen, ben ve oğlumuz, Türkiye’ye gidiyoruz..."

 İşgal yılları. Ruslar, İngilizler, Yunanlılar, İtalyanlar ülkeyi bölmeye çalışıyorlar. Zor ve karışık zamanlar. Herkesin herkese şüpheyle baktığı yıllar. Bizimkiler Orient Express’le Sirkeci’ye geliyorlar. Vapura biniyorlar ve Üsküdar’a geçiyorlar. İngiliz annemin, nefesi kesiliyor İstanbul’un güzelliği karşısında. O Boğaz’a bakmaya kıyamıyor. Savaş da neymiş, o dünyanın en mutlu kadını, sevdiği adamın peşine takılıp gelmiş. Onun için müthiş bir macera. Faytona binip Çamlıca’ya babamın ailesinin yaşadığı köşke geliyorlar. Dantela gibi saçakları olan beyaz bir köşk. İşte kabus, o köşkte başlıyor...

 Ama her şeye göğüs geriyor Olga. Hatta sevdiği adam uğruna kara çarşafa bile giriyor. Müslüman oluyor ve Nadide ismini alıyor. Londralı Olga Cynthia, oluyor Bandırmalı Nadide...

 Nüfus idaresindekiler, "Dini Müslüman, adı Nadide, bunun doğum yeri Londra olamaz, yanlış yazmışlardır, olsa olsa Bandırma’dır" diyorlar.

 Yeni bir kanun çıkıyor: "Hariciyecilerin karısı yabancı olamaz." Bu kanun, bizim hayatımızın dönüm noktası oluyor, hayatımızın içine ediyor. Gerçi İsmet İnönü, babama şöyle pratik bir formül öneriyor: "Resmen boşan, ama birlikte yaşa." Öyle yapan dışişleri mensupları var. Ama babam bunu, aşkı uğruna memleketini, ailesini terk eden karısına bir hakaret olarak algılıyor, "Hayır efendim" diyor, "Mesleğimden vazgeçerim ama karımdan vazgeçmem." İstifa ediyor. Ivır zıvır işler yapmaya başlıyor, gazetelerde tercümanlık filan. Sonra Ankara’da Ziraat Bakanlığı’nda iş buluyor. Ama esas olarak, mesleğinden olunca babamın hayatı kayıyor diyor Yıldız Kenter.

 Fakr-u zaruret. En son ben doğmuşum Çamlıca’daki köşkte. Ama bütün eşyalar zaten satılmış. Beni saracak bez yok, çarşaflar yırtılıyor filan. Sonra köşk de satıldı. Ben kendimi bildim bileli fakirdik. Ama ne yoksulluk. Gözümü kapatıp geçmişi düşününce, hep aynı kare geliyor gözümün önüne, bir evden bir başka eve taşınıyoruz, daha ucuz diye. Bir araba tutulur, İngiliz anne öne sürücünün yanına oturur, arkaya da, soba boruları, tel dolaplar filan, tıngır mıngır yeni eve gideriz. Ankara’da ve İstanbul’da hep fakir semtlerde yaşadık. Aile nüfusu da artıyor. Annem güya Türk kadınlarını eleştiriyor, "Aman bunlar da tavşan gibi doğuruyor!" diye. "Ama anne biz de 6 kardeşiz" diye hatırlattığımızda susup, duymazlığa geliyor.

 İngiliz gávur ana, her daim sarhoş bir baba... Ama sevgi dolu bir aile. Fakirdik ama mutluyduk. Babam, içmediği zamanlarda inanılmaz iyi bir insandı. Müthiş bir centilmen. Evimiz dağınıktı, annem tertiple düzenle pek ilgilenmezdi. Zaten bütün bu sefaletimize rağmen, evde hep bir yardımcı vardı, nereden nasıl bulunurdu, onlara para ödenir miydi bilmiyorum. Hepsi de bizim evimizde yatarlardı. Ama ev, zaten yol geçen hanı gibiydi. Hastaneden çıkartılmış, 2 çocuklu kadın, sokakta dilenen bir nine, zerzavatçı, Mösyö Dörö diye bir kaçak Fransız, Cok diye İskoç, bir de üstüne sokak kedileri, köpekleri... Garip bir aileydik. Etraftan tuhaf bakarlardı. Bir gün hiç unutmuyorum, yine kavga ettiler, babam hepimizi evden kovdu. Sarhoştu. Annem de topladı bizi, babamın arkadaşlarından birinin evine gittik. E orada kalacak halimiz yok ya, akşam geri döndük tabii. O da ne! Bütün komşular pencerede, ne oluyor diye bir baktık, babam var olan üç beş parça eşyamızı toplamış, kapının önüne yığmış. Komşular soruyor, ne oluyor diye. Evde badana var da diyoruz, babamızı korumaya çalışıyoruz. Bu arada baba aç kapıyı diyoruz, açmıyor. Bulaşık kapları, domatesler ve tuzluklarla birlikte biz de bekliyoruz, kapının önünde....

  Babam, aşkının bedelini çok ağır ödedi, kendini içkiye vurdu. Bir de tabii şu var: Güçlü biri değildi, zaafları vardı. İnsanın 6 çocuğu varken, bulduğu üç beş kuruşu içkiye harcaması normal bir şey değil. Ayıkken parayı kitaplardan birinin içine saklardı, sonra nereye koyduğunu unuturdu. Biz bulurduk, o parayla yemek yemek isterdik, üzerimize atlardı, boğuşurduk, parayı elimizden alır, sobaya atardı, bize kızdığı için. Bir başka sefer, yine onun elinden para kapmak istiyoruz, üzerine çıkıyoruz filan, annem bu sefer, "Sevgilimi, kocamı rahat bırakın! Sizi terbiyesiz çocuklar!" diye bize saldırıyor. Annem, hayatı boyunca Naci’sini korudu, bizden bile...

 İçmediği zamanlar mükemmeldi. Dünyanın en iyi babasıydı. İnanılmaz şefkatli, bilgili, araştıran, yardım eden. Ve 6 ay içmediği zaman olurdu. Sıradışı bir alkolikti. Ama sonra bir başlardı, tut tutabilirsen...

Peki bunca sorun içerisinde bu aile nasıl ayakta kalmayı başardı sorusu üzerine..
Yıldız Kenter'in cevabı: Aşk!


9 Ekim 2015 Cuma

Propolis

Propolis, arıların peteklerine yama yapacakları zaman bir zamk olarak kullandıkları, kavak ve bazı kozalaklı ağaçların tomurcuklarında bulunan reçine benzeri bir madde.
 Tıbbi kullanımı MÖ 350’lere, antik Yunan filozofu Aristo dönemine kadar uzanıyor. Yunanlılar o dönemde propolisi yara iyileşmesinde, Mısırlılar ise mumyalamada kullanmışlar.

Bal, antik zamanlardan beri tedavi amaçlı kullanılmış en eski şifa verici besinlerden. Balın, mikrop öldürücü ve hücre yenileyici antioksidan ve antitümör etkileri bilimsel çalışmalarca kanıtlanmış durumda.

Propoliste şu ana kadar izole edilmiş 300’den fazla bileşik var. İçerik, toplandığı arı kovanlarının konuşlandığı coğrafyaya, iklime ve toplandığı zamana göre değişebilmekte. Propolisin saf olarak elde edilmesi her zaman mümkün olmaz, en yaygın elde ediliş şekli arı ürünleri, genellikle de arı kovanından “çalınıyor.” Rengi sarıdan kahverengiye kadar değişebilir. Arılar bu reçinemsi maddeyi ağaçlardan toplayarak kovanlarına getirirler ve peteklerinin ağzını kapatmak için kullanırlar, böylece peteğe zarar verecek diğer canlılar hatta cansızlar, peteğe giremez girme girişiminde bulunduğunda ise anında “mumyalanır”. Kovanda oluşan hasarları da propolisle onarır arılar. Basit bir mumsu madde değildir, oldukça aktif bileşenler içerir, çok kuvvetli mikrop öldürücüler ve antioksidanlar ile hem peteği korur, hem balı hem de bizi.
 
 Pro­po­li­sin kuv­vet­li mik­rop öl­dü­rü­cü özel­li­ği ol­du­ğu ve güç­lü an­ti­ok­si­dan et­ki­si, bi­lim­sel bir ger­çek. Ar­jan­ti­n’­de ya­pı­lan bir bi­lim­sel ça­lış­ma­da pro­po­lis­te 12 ay­rı bi­yo­ak­tif bi­le­şen izo­le edil­di ve an­ti­ok­si­dan (kan­ser kar­şı­tı) özel­li­ği öl­çül­dü. An­ti­mik­ro­bi­yal ak­ti­vi­te­si hiç de azım­sa­na­cak gi­bi de­ğil, bir­çok an­ti­bi­yo­ti­ğe di­renç­li çok “çe­tin ce­vi­z” bir mik­rop olan me­ti­si­li­ne di­renç­li ‘s­ta­fi­lo­ko­kuk au­re­us’ di­ye ad­lan­dır­dı­ğı­mız mik­ro­ba kar­şı bi­le et­ki gös­ter­di­ği göz­lem­len­di bu ça­lış­ma­da. Pro­po­lis içe­ri­ğin­de bol mik­tar­da fla­vo­no­id var ki bu mad­de­ler bi­li­nen en güç­lü an­ti­ok­si­dan­la­rı içer­mek­te. Po­li­fe­nol­ler, ter­pen­ler, hat­ta do­ğal kor­ti­zon ben­ze­ri mad­de­ler bi­le var bi­le­şi­min­de. Vi­ta­min açı­sın­dan da ol­duk­ça zen­gin, özel­lik­le de E vi­ta­mi­ni. E vi­ta­mi­ni, kan­ser­le mü­ca­de­le­de en önem­li vi­ta­min­ler­den, vü­cu­dun sa­vun­ma sis­te­mi­ni uya­rı­yor.
“Jo­ur­nal of Eth­nop­har­ma­co­log­y” der­gi­sin­de 2011 Oca­k’­ta ya­yın­la­nan Hır­va­tis­tan kay­nak­lı bir ça­lış­ma­da, fark­lı yö­re­ler­den el­de edi­len fark­lı pro­po­lis ör­nek­le­ri­nin hem kim­ya­sal bi­le­şim­le­ri­nin hem de ya­pı­lan hüc­re de­ne­yin­de kan­ser hüc­re­le­ri­ni öl­dü­re­bil­me ye­te­nek­le­ri­nin fark­lı ol­du­ğu or­ta­ya kon­muş. Pro­po­lis ör­nek­le­ri­nin eta­nol ile eks­tre­le­ri ya­pıl­mış ve kan­ser hüc­re ör­ne­ği ola­rak da ra­him ağ­zı kan­se­ri hüc­re­le­ri kul­la­nıl­mış bu de­ney­de. Pro­po­li­sin he­men her çe­şi­di­nin bu kan­ser hüc­re­le­ri üze­rin­de hem üre­me­yi dur­du­ru­cu hem de öl­dü­rü­cü et­ki gös­ter­di­ği sap­tan­mış.

Bu ko­nu­da Tür­ki­ye­’de ya­pıl­mış ben­zer ça­lış­ma­lar da var, bun­lar­dan bi­ri Ma­ni­sa­’da Ce­lal Ba­yar Üni­ver­si­te­si His­to­lo­ji ve Em­bri­yo­lo­ji Bö­lü­mü­’n­de yü­rü­tü­len ve 2010 yı­lın­da dün­ya li­te­ra­tür­le­rin­de ya­yın­la­nan bir ça­lış­ma so­nu­cun­da pro­po­li­sin, me­me kan­se­ri hüc­re­le­rin­de an­ti-tü­mör et­ki­ye sa­hip ol­du­ğu­na ka­na­at ge­tir­miş­ler.

In­ter­na­ti­onal Jo­ur­nal of On­co­log­y’­de 2011 Ni­san sa­yı­sın­da ya­yın­la­nan çok ye­ni bir ça­lış­ma­da, pro­po­li­sin pros­tat kan­se­ri hüc­re­le­ri­ni in­ti­ha­ra zor­la­dı­ğın­dan bah­se­di­li­yor.

Pro­po­li­sin yal­nız­ca kan­se­re kar­şı de­ğil, kan­ser ön­ce­si lez­yon­la­ra kar­şı da ko­ru­yu­cu özel­li­ği ol­du­ğu­na da­ir bi­lim­sel ipuç­la­rı var. B­ra­zi­li­an Jo­ur­nal of Otor­hi­no­lary­ngo­log­y der­gi­si­nin 2011 Ocak sa­yı­sın­da bu kon­uda ya­pıl­mış bir hay­van de­ne­yi­ne de yer ve­ril­di.  Ça­lış­ma so­nu­cun­da pro­po­li­sin, kim­ya­sal ola­rak te­tik­le­nen kan­ser olu­şu­mu­na kar­şı önem­li de­re­ce­de bir ko­ru­ma oluş­tur­du­ğu sap­tan­mış.

4 Ekim 2015 Pazar

Hayat Dersi!



gözyaşları içinde dinledim.
Ali Denizci sen çok yaşa!
iyi ki varsın iyi kalpli insan..

2 Ekim 2015 Cuma

Uzay Araçları

Uydular 
Dünyanın yörüngesinde dönen, üzerlerinde özel alıcılar ve vericiler bulunan araçlardır. Uydular, roketler yardımızla ya da uzay mekikleriyle uzaya taşınır. Dünya’nın yörüngesinde, uzaktan algılama uyduları, haberleşme uyduları, GPS uyduları gibi farklı işlevlerde binlerce uydu bulunuyor.

Yörünge Araçları 
Başka gezegenlerin ya da gökcisimlerinin yörüngesine girip keşif yapmaları için gönderilen uzay araçlarıdır. Uzak gezegenlere varmaları bazen yıllar sürer. Üzerinde özel kameralar, alıcılar ve vericiler bulunur.

İniş Araçları 
Yörünge araçlarıyla birlikte, başka gezegenlerin keşfi için gönderilirler. Gezegenin yörüngesine girdikten sonra yörünge aracından ayrılarak o gezegene iniş yaparlar.

Yüzey Araçları 
İniş yapılan gezegenlerin yüzeyinde ilerleyerek veri toplayan robotlardır. Üzerlerinde çeşitli alıcılar ve vericiler bulunur.

Uzay Mekikleri 
Uzaya insan ve yük taşımada kullanılan araçlardır. Fırlatılarak uzaya gönderilirler, geri dönüşteyse özel bir piste iniş yaparlar. Dünya’yla uzay arasında birçok kez gidip gelebilirler. Kimi zaman mekiğin içine uzay laboratuarı denilen özel bir bölme yerleştirilir; burada deneyler yapılır.

Uzay istasyonları
 İçinde insanların yaşayabileceği ve çalışabileceği büyük uydulardır. İstasyon dünyanın yörüngesine yerleştirildikten sonra astronotlar burada kalarak deneyler ve araştırmalar yapar.

Sputnik 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1957
Ağırlığı : 84 kg
Uzay Ajansı : Eski SSCB Uzay Dairesi
Özellikleri : Sputnik 1, dünyanın ilk yapay uydusuydu. Görevi, atmosferle ilgili veriler toplayarak, bunları yeryüzüne göndermekti. Ancak, uydu yalnızca 21 gün boyunca sinyal gönderebildi.

Mariner 2 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1962
Ağırlığı : 203 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Venüs gezegeninin keşfi için uzaya gönderilen Mariner 2, başka bir gezegenin yakınında uçan ilk uzay aracı oldu. Venüs’ün atmosferi ve yüzeyi konusunda bilgiler topladı. Güneş rüzgarıyla ilgili ilk ölçümleri yaptı.

Apollo II iniş aracı 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1969
Ağırlığı : 5.900 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Apollo II seferi, insanlı bir uzay aracının Ay’a iniş yaptığı ilk sefer. Fırlatıldıktan dört gün sonra, bir astronot yörüngede beklerken, iki astronot bir kapsülle Ay’a iniş yaptı. Astronotlar Ay’da 22 saat kaldılar ve taş örnekleri topladılar.

Salyut 1 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1971
Ağırlığı : 18.500 kg
Uzay Ajansı : Eski SSCB Uzay Dairesi
Özellikleri : İlk uzay istasyonuydu. Uzunluğu 12 metre, maksimum genişliği 4,1 metreydi. Yapılış amacı, uzun süreli uzay uçuşlarının, insan bedenine etkilerini incelemek ve uzaydan Dünya’nın fotoğraflarını çekmekti.

Skaylab uzay istasyonu 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1973
Ağırlığı : 74.783 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : İnsanların uzayda, ağırlıksız ortamda uzun süre de kalabileceklerini kanıtlamak için uzaya gönderildi. Altı yıl görev yaptı. Güneş ve yeryüzü kaynakları hakkında da veriler topladı.

Viking iniş aracı 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1975
Ağırlığı : 576 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Mars’ın keşfi için planlanan Viking seferlerinde, her biri birer yörünge aracı ve birer iniş aracından oluşan iki araç kullanıldı. Bu bir uzay aracının başka bir gezegeninin yüzeyine güvenli bir biçimde indiği ilk sefer oldu.

Voyager 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1977
Ağırlığı : 825 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Voyager 1 ve Voyager 2 adlı ikiz uzay araçları önce Jüpiter ve Satürn’ün yakınından geçtiler. Voyager 2, Uranüs ve Neptüne’de gitti. Şimdi her ikisi de Güneş sisteminin dışındaki gezegenlere doğru yol alıyorlar.

Ploneer 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1978
Ağırlığı : 517 kg
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Bir büyük, üç küçük kapsül ve bir yörünge aracından oluşuyordu. 14 yıl Venüs’ün yörüngesinde kalarak gezegenin yüzeyi ve atmosferiyle ilgili ölçümler yaptı. 1992’de görevi sona erdi.

Uzay mekiği Discovery 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1984
Ağırlığı : 24.990 kg (yüküyle birlikte)
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Sekiz kişilik bir uçuş ekibini taşıyabiliyor. Boyutları, Nasa’ya ait öteki mekiklerle aynı, Uluslar arası Uzay İstasyonu’nun yapımı gibi nedenlerle astronotları ve başka uzay araçlarını birçok kez uzaya taşıdı.

Glotto 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1985
Ağırlığı : 960 Kg.
Uzay Ajansı : Esa
Özellikleri : Halley kuyruklu yıldızının 1986 yılında Güneş’e en yakın konumdayken incelenmesi için uzaya gönderildi. Daha sonra, “GriggSkyjellerup” adlı başka bir kuyruklu yıldızın yakınından uçmak üzere yoluna devam etti.

Mir 

Yapımına başlama yılı : 1986
Ağırlığı : 135 ton
Uzay Ajansı : Eski SSCB Uzay Dairesi ve Rus Havacılk ve Uzay Ajansı
Özellikleri : 15 yıl boyunca yeryüzünden 390 kilometre yüksekteki yörüngesinde kaldı. Farklı ülkelerden birçok astronot, deneyler yapmak amacıyla istasyonda yaşadı.

Galileo 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1989
Ağırlığı : 2.223 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Jupiter’in keşfi için tasarlanmış bir yörünge aracıydı. Jüpiter’e 1995 yılında vardı. Gezegenin atmosferine çeşitli ölçümler yapan bir kapsül bıraktı. Hala Jüpiter ve uyduları hakkında bilgi topluyor.

Magellan 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1989
Ağırlığı : 1.035 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Dört yıl görev yaptı. Venüs’ün yüzeyinin ve çekim alanının haritalarını çıkardı. Bir uzay aracını yönlendirmek amacıyla, bir gezegenin atmosferinden yararlanılan özel manevra yöntemi ilk kez bur araçta denendi.

Navstar 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1990
Ağırlığı : 1.665 Kg.
Uzay Ajansı : ABD Hava Kuvvetleri
Özellikleri : Küresel Konumlandırma sistemi (GPS) uydularından biri. Yeryüzünün 20.000 km yukarısında bir ağ oluşturan bu uydular, yeryüzündeki GPS alıcıları yardımıyla herhangi bir yerin coğrafi konumunun belirlenmesini sağlar.

Hubble uzay teleskopu 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1990
Ağırlığı : 11.600 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa ve Esa
Özellikleri : Astronotların Dünya’dan uzay mekikleriyle gelerek bakım yapabileceği biçimde tasarlanmış ilk uzay aracı. Hubble’in gözlemleri, araştırmacılara evrenin yapısı ve sınırları konusunda bilgi sağlıyor.

Topex / Poseidon 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1992
Ağırlığı : 2.500 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa ve Fransa Ulusal Uzay Çalışmaları Merkezi
Özellikleri : Her on günde bir, yeryüzündeki denizlerin düzeyini ölçerek topladığı verileri Dünya’ya gönderiyor. Bu veriler, küresel hava tahminleri ve hava olaylarının izlenmesinde kullanılıyor.

Soho 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1995
Ağırlığı : 1.350 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa ve Esa
Özellikleri : Güneş rüzgarları ve Güneş’in taç katmanını gözlemleyerek topladığı verileri Dünya’ya gönderiyor. Uzaya gönderildiğinde ömrünün altı yıl olacağı hesaplanmıştı; ancak hala görev yapıyor.

Sojourner yüzey aracı 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1996
Ağırlığı : 11 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Mars’ı keşfetmek amacıyla Mars Pathfinder görevinde kullanıldı. Gezegenin kuzey yarım küresindeki “Ares Vallis” olarak bilinen ve eski su baskınlarının izlerini taşıyan bir düzlüğü inceleyerek veri topladı.

Cassini-huygens 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1997
Ağırlığı : 5712 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa, Esa ve İtalyan Uzay Ajansı
Özellikleri : Cassini, Satürn gezegeninin keşfi için uzaya gönderildi. Venüs’ü geride bıraktıktan sonra Jüpiter’in yakınından geçti. 2004 yılında Satürn’e varacak. Cassini’nin içinde, Huygens adlı bir iniş aracı bulunuyor.

Deep Space 1 

Uzaya Gönderiliş Yılı : 1998
Ağırlığı : 486 Kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Uzay araçları için geliştirilmiş yeni teknolojileri sınamak için uzaya gönderildi. Daha sonra görev süresi uzatıldı. 2001 yılında, Borelly kuyruklu yıldızının fotoğraflarını çektikten sonra görevi sona erdi.

Uluslar arası uzay istasyonu 

Yapıma başlanılan yıl : 1998
Ağırlığı : Tamamlandığında 460 ton olacak.
Uzay Ajansı : Nasa, Esa, Rusya, Japonya ve Kanada’nın uzay ajansları
Özellikleri : Görevli ülkelerin her biri, istasyonun belli teknik donanımlarının ya da parçalarının yapımından sorumlu. Astronotlar, şimdiden istasyonda çeşitli deneyler yapmaya başladılar.

Landsat 7 

Yapıma başlanılan yıl : 1999
Ağırlığı : 1.969 kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Uzaktan algılama yöntemiyle yeryüzündeki karaların ve kıyıların görüntülerini çekiyor. Bu veriler, ormanların azalması, buzulların küçülmesi, arazi kullanımı gibi konular üzerinde çalışan araştırmacılarca kullanılıyor.

Stardust 

Yapıma başlanılan yıl : 1999
Ağırlığı : 385 kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Stardust, Wild-2 adlı bir kuyruklu yıldıza doğru yol alıyor. Kuyruklu yıldızın çekirdeğini çevreleyen toz bulutunun içinden geçip bu maddelerden örnekler toplayarak Dünya’ya geri dönecek.

Cluster 

Yapıma başlanılan yıl : 2000
Ağırlığı : 1200 kg.
Uzay Ajansı : Esa
Özellikleri : Cluster’in görevi, Güneş’ten gelen parçacıklar ve bu parçacıkların Dünya’nın manyetik alanında neden olduğu değişimlerle ilgili veriler toplamak. Cluster, birbirinin eşi dört uzay aracından oluşuyor.

2001 Mars odyssey 

Yapıma başlanılan yıl : 2001
Ağırlığı : 758 kg.
Uzay Ajansı : Nasa
Özellikleri : Mars yüzeyinin yapısını incelemek üzere tasarlanmış bir yörünge aracı. Gezegende su ya da buz bulunup bulunmadığını ortaya çıkarabilecek veriler toplayacak. Radyasyon incelemeleri de yapacak.

Sivrisinekler Hakkında Yapılan İlginç Tespitler

1- İnsanlar sivrisineklerin kan kokusu aromasını sevdiklerini düşünürler. Fakat sivrisinekler sizin nefesinizle dışarıya verdiğiniz karbondioksit gazı nedeniyle düz bir çizgi izleyerek size ulaşır. Fiziksel aktiviteler ile yorulduğunuzda daha hızlı ve zor nefes alıp verirsiniz, terlersiniz ve bu nedenle sivrisinekleri daha çok kendinize çekersiniz.

2- Sivrisinek ısırıklarının suçlusu dişi sivrisinekler. Erkek sivrisinekler insan kanı içmez. Onlar tüm besinlerini bitki özlerinden karşılar. Dişi sivrisinekler ise yumurtalarının gelişimine yardımcı olması için insan kanında bulunan proteine ihtiyaçları var. İnsanın kanını emdikten sonra, dişi sivrisinekler 100 ile 400 arasında yumurta bırakabilirler.

3- Bilim adamları sivrisineklerin insanlarda en çok elleri ve özellikle kokulu ayakları ısırdığını tespit ettiler.

4- Sivrisinekler büyük bir karbondioksit kokusu aldıklarında oraya doğru uçarlar ve grubun merkezindekinden çok çevresindeki insanlara saldırırlar.

5- Sivrisinekler kalın, fazla boy atmış bitkileri sever. Daha karanlık ve rutubetli yerler sivrisinekler için daha korunaklıdır. Çimlerinizi düzenli biçerseniz, havuzunuza bakım yaparsanız ve çalılıklarınızı budarsanız sivrisinekler bahçenizden uzak durur.

6- İçinde Deet isimli bir madde bulunan sivrisinek kovucular sizi sineklerden uzak tutan güçlü ilaçlardan biridir. Bunun yanısıra limon okaliptus ve IR3535 isimli bileşenin etkisi Deet`ten biraz daha zayıf olmasına rağmen sivrisinekleri kovar.

7- Hamile kadınlar sivrisinekler açısından daha fazla risk altındadır. Çünkü vücutları daha fazla karbondioksit yayar ve karınlarında daha yüksek sıcaklık vardır. Bu nedenle sivrisinekler hamile kadınlara daha çok saldırır.
8- Karbondioksit yayan cihazlar sayesinde sivrisineklerden daha zekice kurtulabilirsiniz. Çünkü bu cihazlar sivrisinekleri kendilerine çekmek için karbondioksit yayar. Ultraviyole ışık yayan böcek tuzakları sivri sineklere karşı çok etkili değildir.

9- Gezmeyi çok seven birisiyseniz gideceğiniz bölgeleri araştırın, sivrisineklere karşı tedbir alın. Dünyanın bazı ülkelerindeki sivrisinekler taşıdıkları sıtma, sarı humma, Batı Nil Virüsü gibi tehlikeli hastalıkları ısırdıkları insanlara bulaştırabilirler.

10- Sivrisinekler koyu renk kıyafetleri açık renkli kıyafetlere oranla daha fazla tercih ederler. Üzerine konan sivrisineklerin ısırığından kurtulmak için dar kıyafet yerine bol ve uzun kollu giysiler tercih edin.

11- Bilim adamları dünya genelinde yaşayan insanların %20 sinin sivrisineklere daha çekici geldiğini belirlemişler. Aynı parmak izi gibi insan vücudu herkeste farklılık gösterir. Yapılan araştırmalara göre ‘’ 0 ‘’ kan gruplu insanların kanının sivrisineklere daha lezzetli geldiğini kanıtladı. Sivrisinekler kendilerine verilen yetenekle insanların kan gruplarını tespit edebiliyorlar. Bir bira içip yatan kişiyi bile sivrisinek ısırmasının daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Sivrisinekler dolunaylarda, gün batımında ve şafak vaktinde normal zamanlardan 500 kat daha hareketli olur. Sinekleri çeken diğer önemli bir etmen ise ayak kokusudur.Ve sivrisinekleri en çok çeken renk siyah ve kırmızı en az çeken ise sarı renktir.

12- Sinekler steroid ya da yüksek kolesterole sahip insanlara saldırmaktan hoşlanıyor.

13- Mikroplardan son derece hoşlanan sivrisinekler ürik asitli ortamlarda gezinmekten ve terleyen insanlara sataşmaktan büyük keyif alıyor.

14- Terlerinde şekerimsi koku bileşeni barındıran insanlar ise sivrisinekler karşısında daha şanslı. Bu şekerimsi maddenin adı ise keton. Ketonu kendisine yaramayacak bir madde olarak düşünen asalak hayvanlar insanlardan daha farklı canlılara yöneldiklerini düşünüp, bireylerin kanlarını emmekten vazgeçiyormuş.

15- Çok spor yapan bireyler genel olarak laktik asit salgılar. Bu da sivrisinekleri çeken bir durumdur.




Endişe Bebekleri




Orta Amerika da Guatamela’da çocukların kendi yaptıkları endişe bebeklerinin bir efsanesi var. Bu efsaneye göre çocuklar, gece yatmadan önce bebeklerine endişelerini anlatıp bebekleri yastıklarının altına koyarlarsa, sabah tüm endişelerinden kurtulurlarmış. İşe yarar mı bilinmez ama denemekten de zarar gelmez.

Endişe bebekleri insanları rahatlatma amaçlı düşünülmüş. Bu oyuncak bebekler kağıttan ve kumaştan yapılıyor. Aşağıdaki görsellerde örneklerini görebilirsiniz.