Propolis, arıların peteklerine yama
yapacakları zaman bir zamk olarak kullandıkları, kavak ve bazı kozalaklı
ağaçların tomurcuklarında bulunan reçine benzeri bir madde.
Tıbbi kullanımı MÖ 350’lere, antik Yunan filozofu Aristo dönemine kadar uzanıyor. Yunanlılar o dönemde propolisi yara iyileşmesinde, Mısırlılar ise mumyalamada kullanmışlar.
Bal, antik zamanlardan beri tedavi amaçlı kullanılmış en eski şifa verici besinlerden. Balın, mikrop öldürücü ve hücre yenileyici antioksidan ve antitümör etkileri bilimsel çalışmalarca kanıtlanmış durumda.
Propoliste şu ana kadar izole edilmiş 300’den fazla bileşik var. İçerik, toplandığı arı kovanlarının konuşlandığı coğrafyaya, iklime ve toplandığı zamana göre değişebilmekte. Propolisin saf olarak elde edilmesi her zaman mümkün olmaz, en yaygın elde ediliş şekli arı ürünleri, genellikle de arı kovanından “çalınıyor.” Rengi sarıdan kahverengiye kadar değişebilir. Arılar bu reçinemsi maddeyi ağaçlardan toplayarak kovanlarına getirirler ve peteklerinin ağzını kapatmak için kullanırlar, böylece peteğe zarar verecek diğer canlılar hatta cansızlar, peteğe giremez girme girişiminde bulunduğunda ise anında “mumyalanır”. Kovanda oluşan hasarları da propolisle onarır arılar. Basit bir mumsu madde değildir, oldukça aktif bileşenler içerir, çok kuvvetli mikrop öldürücüler ve antioksidanlar ile hem peteği korur, hem balı hem de bizi.
Bal, antik zamanlardan beri tedavi amaçlı kullanılmış en eski şifa verici besinlerden. Balın, mikrop öldürücü ve hücre yenileyici antioksidan ve antitümör etkileri bilimsel çalışmalarca kanıtlanmış durumda.
Propoliste şu ana kadar izole edilmiş 300’den fazla bileşik var. İçerik, toplandığı arı kovanlarının konuşlandığı coğrafyaya, iklime ve toplandığı zamana göre değişebilmekte. Propolisin saf olarak elde edilmesi her zaman mümkün olmaz, en yaygın elde ediliş şekli arı ürünleri, genellikle de arı kovanından “çalınıyor.” Rengi sarıdan kahverengiye kadar değişebilir. Arılar bu reçinemsi maddeyi ağaçlardan toplayarak kovanlarına getirirler ve peteklerinin ağzını kapatmak için kullanırlar, böylece peteğe zarar verecek diğer canlılar hatta cansızlar, peteğe giremez girme girişiminde bulunduğunda ise anında “mumyalanır”. Kovanda oluşan hasarları da propolisle onarır arılar. Basit bir mumsu madde değildir, oldukça aktif bileşenler içerir, çok kuvvetli mikrop öldürücüler ve antioksidanlar ile hem peteği korur, hem balı hem de bizi.
Propolisin kuvvetli mikrop öldürücü özelliği olduğu ve güçlü antioksidan etkisi, bilimsel bir gerçek. Arjantin’de
yapılan bir bilimsel çalışmada propoliste 12 ayrı
biyoaktif bileşen izole edildi ve antioksidan (kanser
karşıtı) özelliği ölçüldü. Antimikrobiyal aktivitesi hiç
de azımsanacak gibi değil, birçok antibiyotiğe dirençli çok
“çetin ceviz” bir mikrop olan metisiline dirençli
‘stafilokokuk aureus’ diye adlandırdığımız mikroba karşı
bile etki gösterdiği gözlemlendi bu çalışmada. Propolis
içeriğinde bol miktarda flavonoid var ki bu maddeler bilinen
en güçlü antioksidanları içermekte. Polifenoller,
terpenler, hatta doğal kortizon benzeri maddeler bile var
bileşiminde. Vitamin açısından da oldukça zengin, özellikle
de E vitamini. E vitamini, kanserle mücadelede en önemli
vitaminlerden, vücudun savunma sistemini uyarıyor.
“Journal of Ethnopharmacology” dergisinde 2011 Ocak’ta
yayınlanan Hırvatistan kaynaklı bir çalışmada, farklı
yörelerden elde edilen farklı propolis örneklerinin hem
kimyasal bileşimlerinin hem de yapılan hücre deneyinde
kanser hücrelerini öldürebilme yeteneklerinin farklı
olduğu ortaya konmuş. Propolis örneklerinin etanol ile
ekstreleri yapılmış ve kanser hücre örneği olarak da rahim
ağzı kanseri hücreleri kullanılmış bu deneyde. Propolisin
hemen her çeşidinin bu kanser hücreleri üzerinde hem üremeyi
durdurucu hem de öldürücü etki gösterdiği saptanmış.Bu konuda Türkiye’de yapılmış benzer çalışmalar da var, bunlardan biri Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Bölümü’nde yürütülen ve 2010 yılında dünya literatürlerinde yayınlanan bir çalışma sonucunda propolisin, meme kanseri hücrelerinde anti-tümör etkiye sahip olduğuna kanaat getirmişler.
International Journal of Oncology’de 2011 Nisan sayısında yayınlanan çok yeni bir çalışmada, propolisin prostat kanseri hücrelerini intihara zorladığından bahsediliyor.
Propolisin yalnızca kansere karşı değil, kanser öncesi lezyonlara karşı da koruyucu özelliği olduğuna dair bilimsel ipuçları var. Brazilian Journal of Otorhinolaryngology dergisinin 2011 Ocak sayısında bu konuda yapılmış bir hayvan deneyine de yer verildi. Çalışma sonucunda propolisin, kimyasal olarak tetiklenen kanser oluşumuna karşı önemli derecede bir koruma oluşturduğu saptanmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder