27 Kasım 2015 Cuma

Nezir Kaya

Rum kızı Tinika'ya kara sevdası yüzünden kule inşa eden, işkencelere maruz kalan balıkçı Nezir Kaya.

"film gibi, roman gibi" hayat deriz ya bazen, birini / bir yaşamı tanımlamak için ?
işte nezir kaya'nın hikayesi aynen böyle.
âşk'ın en saf, en temiz halini gösteren bir hayat onunkisi.

çocukken geçirdiği bir hastalık sonucunda sağır ve dilsiz bir yaşam sürdü, izmirliydi / çeşmeliydi, dalyanlıydı..
karşıda, asırlarca uzakta / burnunun dibindeki bir adadaki kızın birine aşık oldu.
anlatılan öykülere göre sakız adasına yüzlerce kez geçti, bazı seferlerinde yunan polisine yakalandı, casus muamelesi gördü, bir seferinde karşıya geçerken rüzgarın ters dönmesi sonucunda karaburun sahiline savruldu, türk polisi onu yunan casusu diye sorguladı.
köyüne sakız adasını, sevdiği kızın yaşadığı yeri görebilmesi için 30 metrelik bir kule yaptırdı.
bir dönemin belediye başkanı olan nuri ertan tarafından yaptığı kule yıktırıldı.
yaşamı bilinmezlerle dolu, ölümü de bir bisiklet kazası sonucunda oldu.
ardından; mitolojiye ve gerçek hayata bu kadar yakın bir öyküye / pek sadık kalınmasa da / bir film yapıldı.
nezir kaya bir bilinmezdi, nezir kaya hayatta gerçek aşk denilen şeyin nasıl olabileceğini gösteren tek başına kalmış bir savaşçı gibiydi, nezir kaya aşıktı, nezir kaya sevdiği kızı görebilmek / ona dokunabilmek için her seferinde ölümü aldı karşısına.
sonları ne oldu, nasıl bitti bu öykü tam olarak bilen yok belki ama onun adı sayesinde bizlerin hala âşka umudu var.

Yahudi Sicariiler " Hançer Adamlar "


Sicarii, Hz. İsa döneminde ( M.S. 66 - 73 ) yılları arasında Yahudi suikastçi' lerden oluşan gizli bir cemiyetti. Diğer suikastçi grupları gibi sicarii de dini fanatizm ve delilik ölçüsünde siyasi tarafgirlik karışımıyla üyelerinin körü körüne sadakatini sağlıyordu.

Hançer sözcüğünün latincesi Scarus'tur ve sicarii' de basitçe "hançerli adam" anlamına gelir. Bu terim aynı zamanda Roma arenasında bir gladyatör tipinin de adıdır. Çünkü gladyatörler taşıdıkları silaha göre adlandırılıyordu. Sica adlı hançerle kurbanlarını öldürmektedirler.

Sicariiler, düşmanlarına genellikle gündüzleri ve insanların kalabalık olduğu yerlerde saldırırlar.  Eylemlerinin amacı Kudüs' ü Romalıların elinden kurtarmak ve günahkar saydıkları iktidarı ortadan kaldırmaktır. Böylece Tanrının kendilerini mükafatlandıracağını düşünmüşlerdir. Kurbanlarını genellikle Roma'yla iş birliği yaptığını düşündükleri Filistin ve Mısır' da yaşayan Yahudiler arasından seçmişlerdir. Ayrıca kamu görevlilerini de bilhassa öldürerek devlet arşivlerini yok etmişler ve borçların geri ödenmesini engellemişlerdir.

13 Kasım 2015 Cuma

Sergey Yesenin


‘’ Ben bir kadını iliklerine kadar içime çekmeyi seviyorum, en son damlasına kadar içmeyi. Sonra da çekip gitmeyi.’

Sergey Yesenin

Sergey Yesenin, 28 Aralık 1925 sabahı  Hotel Angleterre’nin beşinci kattaki odasında kendini asmış olarak bulundu. Bileği kesik, yüzünde yaralar bulunuyordu.  Otuz yaşındaydı ve Rus şiirinin en popüler isimlerinden biriydi. Ölümü intihar olarak geçti kayıtlara.
Ertesi gün çıkan bütün gazeteler Yesenin’in intiharından  bahediyor,  intihar ettiği odanın son halini gösteren fotoğraflarla Yesenin’in intihar ettiği bütün Sovyet halkına ilan ediliyordu. Yesenin’in ölümü neredeyse bir şok etkisi yaratır ülkede. Öyle ki, adına ‘Yesenincilik’ denilen bir intihar dalgası başlar ardından. Yesenin’e özenerek intihar edenlerin sayısı artınca Sovyet yönetimi çareyi Yesenin’in eserlerini  yasaklamakta bulur.  Yesenin’in şiirlerini bulunduran öğrenciler komsomoldan atılır. Buharin, şaşkınlık içinde     “Yesenin gençliği nasıl ele geçiriyor, neden gençler arasında ‘Yesenin’in Dulları’ adlı topluluklar oluşuyor?” diye  soruyordu çevresine. ‘Yesenincilik’ adı verilen günlerde intihar eden kişilerden biri de şairin eşi Galina Arturovna Benislavskaya’dır.
29 Aralık günü şairin cenaze töreni yapılır. Yüzündeki yaraları kapatmak için hazırlanan özel bir maskeyle Yesenin’in naaşı Sovyet halkına gösterilir ve şair Moskova’daki Vagankovskoye Mezarlığı’na defnedilir.
Yesenin’in ölümünden yıllar sonra ortaya çıkan kimi belgeler, fotoğraflar, Yesenin’ine dair anlatılan hikayeyi yeniden tartışmaya açar.
Resmi tezler, Yesenin’in yüzündeki yaraların asılı olduğu ısıtma borusunun sıcaklığından dolayı meydana geldiği söylese de kimi uzmanlara göre bu yaraların ısıtma borusunun sıcaklığından oluşması mümkün değildir.

O gün Yesenin’i asılı olduğu borulardan indiren kişi Leopoldovich Nicholas Brown idi. Kendisi dönemin şairlerinden biridir. Oğlu Nicholas Brown,  babası Leopoldovich Nicholas Brown’ın anılarına dayanarak Yesenin’in sorgu sırasında öldürüldüğünü söyler. Olayla ilgili tutanaklara ilk imzayı atan ve onu en son görenlerden biri olan Wolf Ehrlich’in aslında olayı hiç görmediğini, olayın teyit edilmesi amacıyla Yesenin’nin intihar ettiğini söyler gelen polislere. Nicholas Brown, Yesenin’in siyasi nedenlerden dolayı o gece sorgulandığını ve işkence gördüğünü söyler. Yesenin’in katili olarak Yakov Blumkin’in adını verir.

Olayın tartışmaya açılmasında en önemli isimlerden birisi ‘Yesenin’in Gizemli Ölümü’ isimli kitabın yazarı Viktor Kuznetsov ise Georgi Ustinov ve Wolf Ehlich’in o gün yalancı şahitlik yaptığını, Georgi Ustinov’un o gece otelde olmadığını söyler. O gece Angleterre’de olanların hiçbiri Georgi Ustinov’u görmediğini söyler. Yesenin  Leningard’a geldikten sonra Troçki’nin adamları tarafından tutuklanır ve Angleterre’nin bodrum katında sorguya çekilir, işkence edilir. Yesenin öldürüldükten sonra Angleterre’nin beşinci kattaki odasına çıkarılır ve intihar süsü vermek için ısıtma  borularına asılır. Kuznetsov da pek çokları gibi  Yesenin katili olarak Yakov Blumkin’in adını verir.
Yesenin’in nasıl öldürüldüğünün ayrıntılarına geçmeden önce Yakov Blumkin hakkında kısa bir bilgi vermek yerinde olur.
Yakov Blumkin, Troçki’nin en önemli ajanlarından biridir. 1918 yılınında  Moskova’daki Alman Büyükelçisi Kont Mirbah’ı  tabanca ile öldürüren iki kişiden biridir.  Olaydan sonra yakalanan Blumkin’in cesareti Troçki’nin ilgisini çeker. Kendisiyle çalışması şartıyla Blumkin’i affeder ve onu en tehlikeli işlerde görevlendirir. Blumkin, Sovyet teşkilatının en önemli adamlarından biri haline gelir.  Blumkin, Troçi’nin İstanbul büyükada’da yaşadığı günlerde ‘Sultan Zade’ adıyla  iran pasaportu ile İstanbul’a gelmesi ikili arasındaki ilişkiye dair ilginç notlardan biridir.
Yesenin cinayetine dönecek olursak; Viktor Kuznetsov’a göre Yesenin tutuklandıktan sonra Blumkin’in Yesenin’e işkence etmeye başlar. Troçki tarafından ölüm emri verilmiş şairi iple boğmaya çalışır, fakat Yesenin’in  direnir, karşı koyar.  Boğuşma sırasında Yesenin başına darbeler alır. Yanlarında bulunan Leontiev ise Yesenin’e yakın mesefaden yüzüne doğru ateş eder.

Blumkin, Yesenin’in öldüğünü Troçki’ye bildirdikten sonra gece yarısı Yesenin’in cesedini Angleterre’nin beşinci katındaki odasına çıkarır. Olaya intihar süsü vermek için Yesenin’i ısıtma  borularına asar.
Yesenin’in hayatının son yıllarında ciddi bir politik baskı altında olduğunu, hakkında çeşitli davalar açıldığı, olayın siyasi bir cinayet olduğu yönündeki iddiaların yanında  Stalin’in Troçki ile Yesenin ararsındaki çatışmadan faydalanarak Troçki’yi zor durumda bırakmak için  Yesenin’in ölüm emrini verirdiği de cinayetle ilgili bir diğer iddia.
Yesenin’in ölümüne ilişkin devam eden tartışmlarda çoğunluk, Yesenin’in Troçki’nin emiriyle Yakov Blumkin tarafından öldürüldüğü konusunda hemfikir olsa da Hotel Angleterre’nin beşinci katındaki odada o gün neler yaşandığını hala en iyi Yesenin biliyor.
Yesenin üçü resmi olmak üzere beş kez evlendi. İlk eşi Anna Romanovna Izryadnova ile şiir gecelerinin birinde tanışır. Izryadnova ile olan kısa evliliğinden  George Yuri Yesenin dünyaya gelir. Anna Romanovna Izryadnova, Yesenin’den ayrıldıktan sonra ömrünün geri kalan kısmını orduya katıldıktan sonra kaybolan oğlu Yuri’yi bekleyerek geçirdi. Olur da bir gün Yuri gelir diye giysilerini hep hazır tuttu. Izryadnova 1946’da aniden hastalanıp öldüğünde oğlu Yuri’nin 13 Ağustos 1937’de yanlışlıkla idam edildiğinden habersizdi.

İkinci eşi Zinaida Reich olan evliliğinden  kızı Tatiana ile oğlu Konstania dünyaya gelir. Tatyana Yesenin, (1918-1992) ileriki yıllarda tanınmış bir yazar olurken ondan iki sene sonra doğan Konstantin Yesenin ise (1920-1986) tanınmış bir futbol istatistikçi olur. Yesenin, Zinaida Reich’ten boşandıktan sonra modern dansın öncüsü olarak anılan Isadora Duncan ile Zinaida Reich ise Vsevolod Meyerhold ile evlenir.  Zinaida Reich, 15 Temmuz 1939’da Vsevolod Meyerhold tutuklandıktan 24 gün sonra tam on yedi kez bıçaklanmış, gözleri oyulmuş bir halde evinde ölü olarak bulunur. Cinayeti hiçbir zaman çözülemedi ama NKVD tarafından öldürüldüğü söylenmektedir.
Yesenin’in Nadezhda Volpin ile beraberliğinden dünyaya gelen  Alexander Sergeyeviç Yesenin-Volpin, şimdilerde  önemli bir Matematikçi ve şairdir. Tolstoy’un torunu Sofya Andreyevna Tolstoy ise Yesenin’in sonraki eşidir. Galina Benislavskoya ise şairin son eşiydi.
Galina Benislavskoya, 16 Aralık 1897’de St Petersburg’da doğumlu. Annesinin hastalığı nedeniyle teyzesi tarafından büyütülür. Çocukluğu Letonya’da Rezekne şehirinde geçer. Altın madayla ile okulları bitirir, 1917’de Bolşeviklere katılır, şiir toplantılarına gider. Yesenin ile de bu toplantıların birinde tanışır. Sonraki yıllarda Yesenin’in sekreterliğini yapar, onun notlarını, anılarını yazar. Tıpkı Yesenin’in gibi onun da yolu ‘akıl hastenesi’nden geçer.
Galina Benislavskoya, 3 Aralık, 1926 günü Sergey Yesenin mezarının başında ardında bir not bırakrak intihar eder. 7 Aralık günü Yesenin’in yanına gömülür. Mezar taşına ‘Gerçek Galina için’ diye yazılır.


1 Kasım 2015 Pazar

Temiz Eller savcısı "Antonio Di Pietro"

İtalya’daki Temiz Eller Operasyonu’yla adından söz ettiren Savcı Antonio Di Pietro.

Di Pietro, 1992 yılında, siyaset dünyası ile iş dünyası arasındaki kirli ilişkiler ve yolsuzluklara karşı Milano savcıları öncülüğünde operasyon başlatmıştı. Tarihe Temiz Eller ismiyle geçen operasyonla siyaset, iş dünyası, adliye ve polisteki kirlenmelere karşı mücadele veren Di Pietro, halkın desteğini hep arkasında buldu.

O dönemde aralarında başbakan ve bazı bakanların da bulunduğu 300’ün üzerinde siyasetçi, iş adamı, polis ve hâkimi mahkûm ettirdi. 1994’te Silvio Berlusconi’nin başbakan olmasıyla birçok engelle karşılaştı. Bunun üzerine siyasete girmeye karar verdi ve Değerler İtalyası Partisi’ni kurdu.
Ancak Di Pietro yapılan genel seçimlerde, oyların % 3.98′ini alarak, yani binde 2 puan farkla % 4′lük barajı aşamadı ve Senato’ya giremedi. Ne var ki, İtalya’da seçimler, % 75’i çoğunluk, % 25’i orantıya dayanan karmaşık bir sistemle yapıldığı için, genel nispette İtalya’nın Değerleri Partisi, % 4’lük barajı kıl payı aşarak, meclise Valerio Carrera’yı sokabildi. Di Pietro ayrıca, Milano Belediye başkanlığı yarışında da sonuncu oldu. Di Pietro, ‘aşırı dürüstlüğüm nedeniyle, seçmenden ilgi görmedim’ dedi.

Antonio Di Pietro, 1995′te savcılık cübbesini çıkararak politikaya atıldığı günden bu yana aktif siyasetin içinde yer alıyor.

Antonio Di Pietro, 17 Mayıs 2006 günü, O zamanın İtalya başbakanı Romano Prodi tarafından Altyapı Bakanı (Bayındırlık ve İskan Bakanı ) olarak görevlendirildi.

Yunanistan Trakya Üniversitesi tarafından Fahri doktora unvanı verilmiştir.