15 Ocak 2016 Cuma

Disleksi ( Öğrenme Bozukluğu )

Disleksi dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.

İlkokula başlayan disleksili çocuklarda eğitim alabilecek   zihinsel gelişim henüz tamamlanmadığı için okuyamazlar, yazamazlar ve matematiksel işlemleri kavramada zorluk çekerler. Ancak bu onların zeka düzeylerinde bir sorun  olduğunu göstermez.

Hatta zeka düzeyi çok yüksek çocuklarda da görülmektedir. Fakat bazen hastalık fark edilmeyebilir. Disleksililer zeka düzeyleri  düşük olmadığı gibi özel
yeteneklere de sahip olabilirler. Buna önemli kanıt disleksili olduğu bilinen bilim adamları ve sanatçılardır: Albert Eistein, Leonardo da Vinci, Tom Crouse, Mickey Mouse gibi.

Disleksi’li çocuklarda dikkat bozukluğu da görülür. Bu nedenle bu çocuklara bir uzman tarafından sistemli bir dikkat eğitimi verilmelidir.Sözel, işitsel, görsel eğitim metodları seçilmelidir. Sınav sorularını çabuk okuyamazlar ve cevapları yazamazlar.   Bu nedenle bu çocuklara sözlü sınav yapılması daha etkin olur. Çoktan seçmeli sınavlarda (test) daha başarılı olurlar.

Disleksi üzerine ilk çalışan nörologlardan Samuel T. Orton disleksinin sık karşılaşılan özelliklerini şöyle belirlemiştir;

  1.  Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
  2.  b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama; kelimelerdeki harfleri   ya da sayıları karışık algılama, ne’yi en; 3’ü E; 12’yi 21 olarak algılamak gibi.Okurken kelime atlamak.
  3.  Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak.
  4.  Yazı yazmada zorluk.
  5.  Gecikmiş ya da yetersiz konuşma.
  6.  Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk.
  7.  Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
  8.  Elleri kullanmada hantallık ve beceriksizlik.

Gordion Düğümü Efsanesi

Gordion düğümü bir efsane ile ortaya çıkmış ve ünlenmiş bir düğümdür. Ortaya çıkışı Frigya şehrine giren ilk kişinin kral olmasını isteyen halk ile başlar. Şehre ilk giriş yapan Gordios ise başkent Gordion’a yerleştikten sonra arabasını şehrin merkezine bağlar ve öyle bir düğüm atar ki asla ipin ucu görünmez. Gordios ise halkından bunu çözmesini ister.

Zaman geçse de bir türlü düğüm çözülemez. Hatta düğüm o kadar çok ünlenir ki düğümü çözenin Asya hakimi olacağı düşüncesi yaygınlaşır. Daha sonra şehre gelen Büyük İskender düğümü çözmek için başına geçer. Fakat sabırsızlanıp kılıcını çıkartarak düğümü keser ve düğümü çözmüş olur.

Hatta İskender’in elemsiz bir hastalıktan ölmesinin nedeni olarak sabırsız olması bile ileri sürülmüştür. Eğer düğümü sabırla çözseydi ölmeyeceği düşünülürdü.

Burada diğer bir fikir de sonuç üzerine kurulmuştur. Önemli olan düğümü çözmek ise İskender düğümü çözmüş ve arabayı almıştır. Kimileri ise buna itiraz ederek düğümü çözmesi gerektiğini düşünür.


Bucephalus ( Bukefalos )

Bukefalos (Bucephalus) pek çok kişi tarafından insanlık tarihindeki gelmiş geçmiş en ünlü at olarak kabul edilmektedir. Bunun da en önemli nedeni şüphesiz Büyük İskender’in atı olmasıdır. Ancak Bukefalos’un efsanevi bir at olmasındaki tek neden, insanlık tarihinin en büyük savaşçılarından birinin atı olması değildir.

Büyük İskender ve Bukefalos’un ilk karşılaşması bile özel bir hikayeye sahiptir ve bu büyük generalin gerçek karakterini gösteren izler taşır.
Bukefalos’un hikayesi Büyük İskender’in  babası Kral II. Philip’e sunulmak üzere Makedonya’ya M.Ö. 346’da Teselyalı Philoneicus tarafından götürülmesi ile başlar.
Çok güzel siyah bir at olan Bukefalos, diğer Makedonya atlarından daha iri, daha yüksek ve diğer atlardan üç kat pahalıdır. Aynı zamanda yabani, kontrol edilemez görünen bir attır. Yanına kim yaklaşırsa yaklaşsın şaha kalkan hırçın bir attır. Kral Philip atın hırçınlığını görünce kontrol edilemeyeceğinden almaktan vazgeçmiş ve uzaklaştırılmasını istemiştir.
Bu sırada İskender annesi Olympias ile birlikte oturmuş olan biteni izlemektedir.Görevliler Bukefalos’u uzaklaştırmaya çalışırken İskender yüksek sesle onları korkaklıkla suçlar. Tarihçi Plutarch’a göre İskender görevlileri mükemmel bir atı kontrol edemedikleri için suçlar  ve onlara meydan okur. Babası Kral II. Philip oğlunu uyarıp, onun kendisinden büyük ve tecrübeli olanlara meydan okumaması gerektiğini belirtse de, İskender babasına kulak asmaz ve eğer atı ehlileştirmeyi başaramazsa parasını ödeyeceğini söyler.

Gülüşen kalabalığın arasında İskender ata yaklaşır ve ona yumuşak bir sesle Bukefalos diye seslenir. İskender diğerlerinin fark edemediği bir şeyi fark etmiştir. At kendi gölgesinden korkmaktadır. İskender atı güneşe doğru çevirerek atın gölgesinin arkasına düşmesini sağlar, yularından tutar ve Bukefalos’a biner. İskender ata binmiş giderken gülüşen kalabalık ise artık genç prenslerini kutlamaktadır. Arenadan Bukefalos’un sırtında ayrılan İskender bir süre sonra yine Bukefalos’un sırtında arenaya döner. Babası oğlunu gururla karşılar ve onun kendi krallığını hak ettiğini, ancak Makedonya’nın onun için küçük bir krallık olacağını söyler.
Tarihçiler İskender’in Bukefalos’u ehlileştirmesinin onun hayatında önemli bir dönüm noktası olduğu konusunda hemfikirdirler. Tarihçilere göre bu olay İskender’in Asya’yı ele geçirmesine yardımcı olan özgüvenini ve kararlılığını göstermiştir.
İskender ve Bukefalos o günden itibaren ayrılmaz bir ikili olmuşlardır. Bukefalos’a sadece İskender binmiştir ve Yunan şehirlerinden Hindistana kadar yaptığı tüm savaşlara Bukefalos ile katılmıştır.
Büyük İskender bir gezi sırasında iken Sadrakarta şehrinde Bukefalos hırsızlar tarafından çalınıp kaçırılır. Gezi dönüşünde olayı öğrenen İskender atın geri getirilmesini, aksi halde şehri yıkacağını, tüm ağaçları keseceğini ve herkesi öldüreceğini söyler. Kısa süre sonra hırsızlar Bukefalos’u getirir. İskender hırsızları cezalandırmaz, aksine ödüllendirir.
Tarihçiler Bukefalos’un nasıl öldüğü konusunda fikir birliğine varamamıştır. Bazı tarihçiler atın savaşta aldığı yaralar nedeniyle öldüğünü söylerken diğer tarihçiler yaşlandığı için öldüğünü söyler. Rivayete göre atın öldüğü yerde bir şehir kuran İskender buraya Bukefelya adını verir.
Bukefalos sanat tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Günümüde Paris’teki Louvre Müzesinde İskender ve Bukefalos resimleri için özel bir bölüm bulunmaktadır.
Bukefalos’a adeta aşık olan İskender’in bastırdığı sikkeler üzerinde dahi Bukefalos’u görmek mümkündür. Hatta İskender’in zamanında pek çok yerde İskender’den söz edilirken Büyük İskender yerine Bukefalos denildiği bilinmektedir.




köpek kakası ve manyetik çekim alanı

Köpeğinizin kakasını yapmadan önce kendi etrafında döndüğünü farketmişsinizdir. Peki bunun nedenini hiç merak ettiniz mi?

Uzun zamandır biliyoruz ki hayvanların çoğu dünyanın manyetik alanını rotalarını çizmek için kullanıyorlar. Kuşlar ve deniz kaplumbağaları uzun mesafeler katedecekleri zamanlarda dünyanın manyetizmasını kullanarak sıfır hata payı ile gitmek istedikleri yerlere varıyorlar. Benzer şekilde sığırlarda otlanmak için kuzey-güney eksenini göre hizalanıyorlar.

Dünyanın manyetik alanına göre iş gören hayvanlar kervanına ise son zamanlarda yeni bir üyenin katıldığını öğrendik; köpekler. Kakalarını öylesine yapmayı çok sıradan bulan köpekler de bu işlem için dünyanın manyetik alanını kendilerine referans alıyorlarmış. Kakalarını yapmadan önce kendi etraflarında dönmelerinin nedeni ise bu hizalama işlemini gerçekleştirmekmiş.

Çek ve Alman araştırmacılarının Frontiers in Zoology dergisi için yaptığı araştırmada, 70’ten fazla köpek ve 37 cins üzerinde yapılan gözlemler, köpeklerin kakalarını yapmadan önce kendilerini kuzey-güney eksenine göre hizaladıklarını gösteriyor.

2 sene süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bu gerçeğin temelinde ne yattığı ise hala bir sır. Bu hareketin içgüdüsel olup olmadığı ve köpeklerin manyetik alanın etkisini nasıl hissettikleri halen bilinmese de, en azından köpeğinizin kakasını yapmadan önce neden kendi etrafında döndüğünü artık biliyorsunuz. O yüzden onun işini aceleye getirmeyin, bırakın köpeğiniz eksenini ayarlasın.

Ağaca Bağırmak

Solomon Adaları Büyük Okyanusun güneyinde, Papua Yeni Gine'nin doğusunda bir adalar ülkesidir. Oldukça enteresan bir ülkedir. Örneğin,  dünyada sadece 10 adet kaldığı varsayılan " ağaç böceklerinin " burda yaşıyor olması, yaklaşık 120 yerel dilinin olması gibi..
Fakat en ilginç olanı adanın geçim kaynağı olan ağaçların kesim yöntemi.

 Solomon Adaları’nda yaşayan yerlilerin bu ilginç ağaç kesme yöntemi şöyle;

elektronik testere gibi teknolojik nimetlerden mahrum olan yerliler, baltayla kesemeyecekleri kadar kalın bir ağacı üfleyerek deviriyorlarmış… Baltayla deviremeyeceklerini düşündükleri ağacın karşısına hep birlikte dizilip bir ağızdan ağaca kötü sözler fısıldıyorlarmış. Bunu yaparken her bir ağacın içinde bir ruh taşıdığına inanıyorlarmış. Kötü fısıltıların bu ruhu güçlendirip ağacı terk etmesini bekliyorlarmış. Ve haklı da çıkıyorlarmış. Bir süre sonra ağaç kurumaya yüz tutuyor, ardından da devriliyormuş…

****

1 Ocak 2016 Cuma

Ploutarxos Giannis Sabbato Eklapsa Gia Sena



cumartesi senin için ağladım ..

sayılı sözlerimiz gibi
sadece bir kaç ışık kaldı yanan
ve iki üç duvar, benle konuşan
her kim yalnızsa cumartesi ağlar

cumartesi senin için ağladım
ama pazar gün ağardığında
binlerce şeyi kırarak
bir yalanmışsın anladım

cumartesi senin için ağladım
ama pazar gün ağardığında
herşeyi toplayıp bir bavula
yılları ikiye katladım

birşeyler hatırlayabilmem için senden
sadece kültablasındaki sigaralar kaldı
bir de saatin iki üç tik-tak vuruşu
yalnızlık yüreği yiyip bitirmesin