Güzellik ve estetikle ilgili bir felsefe olan wabi sabi, adını ve anlamını Japon kültüründen almaktadır.
Şiir dilinde sade, maddeye değil maneviyata değer veren, alçakgönüllü ve doğayla uyumlu anlamına gelen “wabi” ile eskimiş, solmuş, zamanın izlerini taşıyan anlamına gelen “sabi” kelimelerinin birlikteliğiyle yeni bir anlama kavuşan wabi sabi felsefesi en kısa şekilde “kusurlu güzellik” olarak tanımlanmaktadır.
Doğallığa, yaşanmışlığa, kutsal bilgi ve deneyime, duygusal olgunluğa, fazilete, cisimlerin görünüşlerine dair bütünleyici bir yaklaşım sergileyen ve çeşitli kaynaklara göre kolayca içselleştirilemeyecek kadar derin bir felsefe olan wabi sabi’nin 16. yüzyılda yaşamış Japon çay ustası ve Zen rahibi Sen no Rikyu ile şekillendiği ve geliştiği söylenmektedir. Felsefenin doğuş hikayesi ise şöyledir:
Sen no Rikyu çay yapma sanatını öğrenmek isteyince Çay Ustası Takeno Joo’nun ziyaretine gider. Joo, Rikyu’yu öğrencisi olarak kabul edip edemeyeceğini anlamak için küçük bir test yapmaya karar verir ve Rikyu’dan bahçeye bakım yapmasını ister. Rikyu hemen hevesle işe koyulur. Toprağı harika görününceye kadar tırmıklar ve düzeltir. İşi bitince ne yaptığına şöyle bir bakan Rikyu tatmin olmaz ve kiraz ağacına doğru ilerler. Ağacı silkeleyip, birkaç kiraz çiçeğinin rastgele toprağın üzerine dökülmesini sağlar. Rikyu’nun son müdahalesinden çok hoşnut olan Joo böylece onu okuluna kabul eder.
Mükemmelliğe farklı bir bakış açısı getiren wabi sabi, bu hikayeden de anlaşılacağı üzere insanı doğal döngünün bir parçası olarak görmek isteyen ve herkesi güzelliği ayrıntılarda bulmaya, ince bir zevkle yaşamaya davet eden bir yaşam felsefesi.
Popüler kültürün dayattığı rekabetten, ayrıntıları görmeyi ve onlardaki güzelliği fark etmeyi engelleyen her türlü bağımlılıktan kurtulmak anlamına da gelen wabi sabi, savurganlığın, süsün, pahalı malzemelere, bedene düşkünlüğün yani geçici olana bağlanmanın ve manevi körlüğün net bir şekilde karşısında durmaktadır.
Wabi sabi’ye göre hiçbir şey tamamlanmış değildir, her şey hareket halindedir. Bu hareketliliğin tanığı olabilmenin yolu da sadeleşmektir. Beklentilerle, arzularla, hayallerle karmaşaya dönüşmemektir. Doğayı gözlemlemek, ruha daha fazla eğilmek ve aşantıyı hayatın doğal ritmiyle uyumlu hale getirebilmektir.
Gerçek bir wabi sabi insanı olabilmek için işe zihni temizlenmekle başlanabilir.
Bu felsefenin en güzel örneği Kintsugi' dir.
Kintsugi veya kintsukuroi, kırılan seramiklerin altın, gümüş veya platinden yapılmış bir vernikle tamir edilme sanatı.
Kintsugi'nin kökeni 16. yüzyıla uzanıyor. Kimyasal yapıştırıcıların olmadığı dönemde günümüzün en değerli metali altın, yapıştırıcı olarak kullanılıyormuş! Bu felsefe, eksik ya da kusurlu olanının gözden çıkarılmaması ve kucaklanması gerektiğini anlatır. Kintsugi sanatı özünde Japon geleneklerinin bir yansıması. İnce işçilik gerektiren bu sanat, Japon felsefesinde Wabi-Sabi'nin en güzel örneğidir."Kusurları kucakla"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder