27 Şubat 2016 Cumartesi

Flâneur

Flâneur bir kent gezginidir. En ücra köşelerine kadar metropolü arşınlar ve modern hayatın bütün görünümlerini müthiş bir aşkla gözlemler, ayıklar ve hafızasının arşivine kaydeder. Kalabalıklarda barınır, kalabalıklarla nefes alıp verir, kalabalıklarla mest olur. Tebdil-i kıyafet gezer. Kimse onu farketmez; o ise herkesi fark eder. İnsan sarrafıdır. Modern hayatın kahramanlarını o seçer. Kahramanları aynı zamanda yoldaşları olur ... Flâneur kılıktan kılığa girerken onda erimez, aksine her defasında bireyselliğini yeniden pekiştirir. Bir dedektif gibidir, kalabalığın peçelediği izleri sürer... Flâneur’ün meziyetlerini 19. yüzyılın Larousse Ansiklopedisi de takdirle kaydeder; Gözleri faltaşı gibi açı, kulağı kiriştedir. Kalabalıkları sürükleyen şeylerle ilgilenmez; derdi bambaşkadır rastgele işittiği bir laf sayesinde akla hayale gelmeyecek bir kişiliği hayat onun önüne seriverir. Tıpkı karşılaştığı safiyane bir bakışın, ressamı nicedir düşlediği bir ifadeye uyandırması veya herkese sıradan gelen bir sesin müzisyene ne zamandır aramakta olduğu armoniyi buldurması gibi. En derin düşüncelere dalmış bir filozofa bile, dışardan bir tahrik yararlı olur; fırtınaların denizi dalganalandırması gibi düşünceleri de sallanır durur... Zaten birçok dahi de hakiki birer Flâneur’dür; elbette, çalışkan, üretken birer Flâneur... Bir ressamın ya da sanatçının, işiyle en ilgisiz göründüğü zaman, çoğunlukla aslında işine en fazla daldığı zamandır. Doğal olarak aylak Flâneur’ün zamanıyla, kentin ve kalabalıkların oluşturduğu makinenin zamanı birbirlerine uymaz. Flâneur’ün zaman tasası yoktur. Flâneur’ün dünyası, ömrünü ilerleme fikrine ve maddi hesaplara feda eden burjuvanın yergisi gibidir. Burjuva, başını alamadığı mesaisinden zar zor kendine bir serbest zaman yaratır; oysa, Flâneur’ün zamanı serbesttir. Flâneur’un avare gezinmesi, zamanını uzlaşma yoluyla rasyonelleştirdiği modern iş bölümüne karşı bir gösteri yürüyüşüdür sanki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder