6 Şubat 2016 Cumartesi

İzlediğim ve Tesirinde Kaldığım Filmler


Gözü Tamamen Kapalı

Bill Harford ve karısı Alice Harford'ın dış dünyaya mutlu bir yansıyan bir evlilikleri vardır. İlişkilerinde her şey yolunda gibi görünmektedir. Bir gün katıldıkları bir davette Alice, başka erkeklerle sohbetlere dalar. Bunu fark eden Bill, hem sinirlenir hem de yaşanan bu duruma tuhaf bir tepki gösterir. Bill, yaşanan o geceden sonra kimliğini cinselliğe emanet edecektir. Oldukça tuhaf düşüncelerle örülü bir cinsellik dünyasına doğru savrulacaktır.
Sinemanın gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Stanley Kubrick'in sinemaya veda filmi olan Eyes Wide Shut'ın başrollerinde filmin çekildiği dönemde evli olan Tom Cruise ve Nicole Kidman rol alıyorlar.

Muhteşem bir filmdi. 2 saat 39 dk lık bir film ama asla sıkılmak ve filmden kopmak yok bilakis bitmesine üzüleceksiniz:)
hatta filmden sonra yönetmen Stanley Kubrick' in ölümünü yaşamını vs. araştırıyor olacaksınız!



Casuslar Köprüsü
Casuslar Köprüsü, Steven Spielberg tarafından yönetilen, senaryosu Matt Charman ile Ethan Coen ve Joel Coen tarafından yazılan, 2015 yapımı Amerikan tarihi drama-gerilim filmi. Filmde Tom Hanks, Mark Rylance, Amy Ryan, ve Alan Alda gibi yıldızlar oynuyor. Film avukat James B. Donovan'ın 1960'da ki U-2 krizinde yaşadığı hikayeyi anlatmaktadır.

Fim bence çok güzel tavsiye ederim. Ve Tom Hanks yine oldukça hatta çok çok başarılı!
Marslı

Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney (Matt Damon) isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim adamı durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da cesur bir kararla kurtarma operasyonunda yer alırlar. Dünya Watney’nin güvenli bir şekilde geri dönmesi için kenetlenir.

muhteşem güzeldi :) bence kesinlikle izleyin!


Ölümcül Oyun

Çok satan dedektif romanları ile ünlenmiş yaşlı milyoner yazar Andrew Wyke (Michael Caine) şehir dışındaki yüksek teknoloji ile donatılmış lüks malikanesinde yalnızdır. Karısı Maggie onu kendinden daha genç, Milo Tindle (Jude Law) adında işsiz bir oyuncu için terketmiştir. Genç, zeki ve hırslı bir insan olan Milo Tindle, Andrew Wyke'ın daveti üzerine malikaneye gelir. Tindle'ın amacı Wyke'ı boşanma kâğıtlarını bir an önce imzalamaya ikna etmektir. Ancak Wyke karısının yeni aşığı ile oyun oynamak niyetindedir. İkisi arasında zekaların çarpıştığı kıyasıya bir mücadele başlar.

çok güzelmiş yahu ben çok sevdim :)



Kimlik 

Orjinal adı İdentity olan 2003 yılı yapımı james mangold filmi.
Kurgusu gerçekten çok güzel. Çok kişilikli bir katilin konu edildiği filmde başrolde john cusack var.
bir grup insan ve onların yollarının kesişmesi sonucunda hepsi bir otelde buluşuyorlar.bundan sonra olaylar başlıyor.peki bu buluşma tesadüf mü?

filme bayıldım!



Cinayet Gecesi 

Los Angeles’ta yaşayan ve son derece akıllı, zengin ve titiz bir mühendis olan Ted Crawford bir gün karısının kendisini aldattığını öğrenir ve onu öldürür. Bu cinayetin hemen ardından da polisi arar ve bildirir. Polis olay yerine geldiğinde şok olur çünkü yerde ölü yatan kadın, polisin sevgilisidir. Willy, Crawford’a avukat olarak atanır. Willy’nin başarılı bir kariyeri vardır. Başta basit gibi görünen bu davanın altında ise farklı sırlar gizlidir. Her şeyden önce cinayetin işlendiği silah Crawford’a ait değildir. Zaman içinde dava ilerledikçe labirent misali gizemli olaylar silsilesi ortaya çıkacaktır. Filmin ilk dikkat çeken ismi ise Anthony Hopkins.

filme bayıldım!

Okuyucu

II. Dünya Savaşı sonrası, 1958 yılında Almanya'da, 15 yaşındaki Michael Berg (David Kross) hastalanır ve yoldan geçmekte olan 36 yaşındaki Hanna Schmitz (Kate Winslet) ona yardım eder. Genç, bu kadına teşekkür etmek için evine gider ve ilişkilerinin yönü hızlıca değişir, yaş farkını aldırmaksızın birlikte olmaya başlarlar. Artık her okul çıkışı Michael, Hanna'yı rutin olarak ziyaret eder. Zamanla, Hanna çocuktan ona kitap okumasını ister ve Michael onu aklından çıkaramayacak duruma gelir. Tramvayda bilet kesen Hanna, ofiste çalışmak üzere terfi eder ve Michael'dan habersiz ortadan kaybolur. 8 yıl sonra 1966'da, Michael artık bir hukuk öğrencisidir ve profesörü ile sınıf arkadaşlarıyla birlikte mahkemeye giderler ve duruşma esnasında II. Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampında 300 Yahudi kadının bir kilisede yanarak ölmesine izin vermekten yargılanan ve 8 yıldır ortaya çıkmayan Hanna'yı görür. Duruşmaya yangından yalnızca annesiyle birlikte kurtulabilen Ilana Mather katılır ve bu zulmü yaşatan tüm gardiyanları açıklar. Yalnızca Hanna'nın ilk başlarda daha insancıl gözüktüğünden, onun özellikle hastalanan kızlara yardım ettiğinden ve onları yanına çağırarak kitap okutturduğundan bahseder. Ama bu Hanna'nın suçsuz olduğu anlamına gelmez ve diğer kadın gardiyanların duruşma sırasında, bu işteki yöneticinin Hanna olduğu iftiraları üzerine hakim onun elyazısını ister ve önüne gelen kağıda baktıktan sonra suçu üstlenir, ömür boyu hapse mahkûm olur. Michael, Hanna'nın sırrını o sırada geçmişlerini düşünerek çözer ama onu savunamaz çünkü onun ömür boyu hapsi göze almasına neden olan sırrını açıklamış olacaktır. Bu sır Hanna'nın okuma yazma bilmiyor oluşudur. Bu Hanna için o kadar büyük bir utançdır ki uğruna katil damgası yemeyi göze alır. Hapisteki uzun yıllar boyunca Michael Berg (Ralph Fiennes) önceden ona okuduğu kitapları okuyarak kasetlere kaydeder, Hanna'ya gönderir ve zamanla onun büyük utancından kurtulmasına yardımcı olur. 1988 yılında hapishane görevlisinden gelen telefon üzerine Michael, bir zamanlar tutkuyla bağlandığı kendinden yaşça büyük olan ve artık tahliye olan Hanna'ya sahip çıkmak için onu almaya gider. Aralarında geçen etkili konuşmada Hanna utancını yendiğini, okumayı öğrendiğini itiraf eder. Sonraki hafta Michael geldiğinde ise Hanna canına kıymış ve geriye yangından kurtulan kıza verilmek üzere yıllarca biriktirdiği parayı eski bir kutu içinde bırakmıştır. Bu emanetlerle Amerika'da Ilana'ya gider ve kutuyu sahibine teslim ettikten sonra parayı edebiyatla uğraşan bir Yahudi kurumuna bağışlar. Film tekrar 1995 yılına döndüğünde Michael kızını Hanna'nın mezarına götürür ve tüm hikayeyi anlatmaya koyulur.

filme bayıldım!

Kadın Aklı Erkek Aklı

Abby, bekârlığı dışında her soruna anında çözüm bulabilen bir TV programı yapımcısıdır. Reytingleri düşüş gösterince, işe yeni alınmış Mike’la ekip olmak zorunda kalır. Erkekler hakkında ipuçları vermekte olan bölümünün reytinglerdeki ani artışı, Mike’ın yerini garantiler. Abby, bekâr komşusu Colin’le tanıştığında ise doğru hamleleri yapmak için Mike’ın görüşlerine ihtiyacı olduğunu anlar fakat işler daha sonra değişir ve Abby Mike 'a aşık olur.

çok şeker bir film sevdim :)

Parfüm

Jean Baptiste Grenouille, 18.yy da Paris’te dünyaya gelmiş olup, son derece değişik bir karakterdir. Her türlü kokuya karşı sıra dışı bir algısı vardır. Duyarlılığı çok yüksektir. Öte yandan diğer duyuları aksine gelişmemiştir. Arzu ettiği kokulara sahip olmak uğrunda her şeyi yapmaya hazırdır. Buna insan öldürmek de dahil. Bir gün kendine ait bir ten kokusunun olmadığını fark eder. Bu durumda tek çare vardır. Ona insan kokusu gerekir. Yeni baştan yaratacağı bir insan kokusu. Bunu elde etmek için de insanlara gereksinimi vardır. Patrick Süskind’in aynı adlı romanından uyarlanan film, koku ile var olabilen Jean Baptiste’in trajedisini anlatmaktadır.

Bence oldukça başarılı bir filmdi çok beğendim!


Kontes

Kontes Bathory, henüz on dördündeyken bir Lord ile evlendirimiştir. Hikayede, kendisi erkeklerin dünyasında bir başkaldıran rolündedir. Bir davet esnasında kendisinden genç bir adam olan Istvan ile aşkı duyumsar. Ancak Istvan’ın babası bu işe engel olmak ister. Kontesin yaşının büyük olması nedeni ile oğlunun asla mutlu olamayacağını iddia eder. Bunun üzerine Kontes de bakirelerin kanı ile yıkanmakla genç kalacağına inanmak gibi bir noktaya gelir. Yalnız bu yolda saplantılı bir ruha bürünen Kontes aslında bir oyunun içine düştüğünün farkında değildir. Oyunun arkasında ise yine Istvan’ın babası vardır. Efsaneye göre 650 genç kıza işkence yaparak onların kanı ile yıkanan Kanlı Kontes diye tanınan Macar Kontesi Elizabeth Bathory’nin hikayesidir.

çok beğendim!

Kara Büyü

Los Angeles'ta hırslı bir bankacı olan Christine Brown hem iş hem de özel yaşamında çok mutludur. Bir profesör olan erkek arkadaşı ile huzurlu bir hayat yaşayan Christine'ın rahatı gizemli bir banka müşterisi tarafından bozulur. Mrs. Ganush isimli bu tuhaf yaşlı kadın, evi için girdiği borcun tarihini uzatmak için Christine'in yardımına başvurur. Ancak Christine patronunun gözüne girebilmek için, zor durumda olan kadını reddeder. Hüsrana uğramış yaşlı kadının Christine için düşündüğü bir intikam planı vardır: Genç kadını en korkunç kara büyülerden biriyle lanetler. Christine'in hayatı peşine dolanmış kötü ruhla tam bir cehenneme dönecektir.

İzlediğim zaman çok beğenmiştim :) bence güzel..


Yedi

Bir seri katil 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleriyle öldürmektedir. Yedi Ölümcül Günah, Hristiyanlık inançlarına göre Kibir, Açgözlülük, Şehvet Düşkünlüğü,Kıskançlık, Oburluk,Yıkıcılık ve Tembellik'tir. İki polis dedektifi bu seri katilin peşindedir.

Muhteşem bir Film! Morgan Freeman' a hastayım zaten !





Hannibal

Dr. Hannibal Lecter'ın çaylak FBI ajanı Clarice Starling'in büyük hatası sonucu hücresinden kaçışının üzerinden yedi yıl geçmiştir. Dr. Lecter, bu kaçışının ardından Floransa'ya gidip yerleşmiş hayatın tadını çıkarmaktadır; fakat Clarice Starling hala Dr. Lecter ile yedi yıl önce en yüksek güvenlik önlemlerinin olduğu tehlikeli deliler koğuşunda yaptığı görüşmeyi unutmamıştır. Dr. Lecter'ı unutmayan biri daha vardır: Mason Verger. Dr. Lecter'ın eski bir kurbanı olan Mason Verger onun elinden güçlükle kurtulmuştur. Verger domuz besiciliğiyle kendine bir imparatorluk yaratmıştır ve de Dr. Lecter'dan intikam alma duygusuyla yanıp tutuşmaktadır. Dr. Lecter yüzünden bir soluk makinesine bağlı yaşamak zorunda kalan Verger'in zenginliği sayesinde elinde çok geniş imkanlar vardır ve kendi kurduğu dünyada en ufak bir hareketi bile hissetmektedir. Mason Verger sonunda Dr. Lecter'ı nasıl tuzağa düşüreceğini bulur. Dr.Lecter'a onun için dünyanın en değerli ve en zarif yemini sunacaktır. Verger'in bu yemi Dr. Lecter'a sunmasında Clarice Starling'i kendinde bir saplantı haline getiren FBI başmüfettiş yardımcısı Paul Krendler da ona yardım edecektir.

Anthony Hopkins hastasıyım mükemmel bir filmdi ve bence bu adamın olduğu her film mükemmel!


Anestezi

Clay (Hayden Christensen) geçirdiği açık kalp ameliyatı sırasında "anestezik farkındalık" adı verilen durumu yaşamaktadır.Yani olup bitenin tamamen farkında olacak şekilde uyanıktır, operasyonu tüm acısıyla hissedebiliyordur ancak yine anestezinin etkisiyle vücudu hiçbir şeye tepki gösteremeyecek şekilde paralize olduğundan, ameliyat ekibinin bundan haberi yoktur. Clay'in genç karısı Sam (Jessica Alba) ameliyat sırasında Clay' i ölüme terk ederken, Clay'de kendi zihni içinde bir yolculuğa çıkar.

çok severek izlediğim bir filmdi ve uzun yıllar ameliyat fobisi yaşadım :)


Diriliş

Hugh Glass kürkleri için hayvanları avlayan bir kuruluş için çalışan deneyimli bir tuzakçıdır. Fakat avlandıkları bölgelerde kendilerinden başka hem yerli Kızılderililer hem de Fransız birlikleri kol gezmektedir. Bir av ertesinde bir boz ayı tarafından ölümcül bir biçimde yaralanan Glass'ı, yavaşlamamak adına ekibi ölüme terk eder. Fakat bölgeyi herkesten iyi bilen avcı Glass hayata tutunur ve yavaş da olsa yaraları iyileşir. Zira yaşama tutunması için oldukça geçerli bir sebebi vardır...

Oscar ödüllü yönetmen Alejandro G. Iñárritu efsanevi Hugh Glass’i Diriliş filmiyle ile beyazperdeye taşıyor. 19. Yüzyıl Amerika sınırında yaşanan destansı hayatta kalma mücadelesini konu alan Diriliş, seyirciyi 1823 Amerika’sının benzersiz güzelliğine, gizemine ve tehlikesine çekiyor. Film sadece hayatın değil, onurun, adaletin, inancın, yuvanın ve ailenin içgüdüsünü keşfediyor.

muazzam bir filmdi bayıldım!


Soraya’yı Taşlamak

Freidoune bir gazetecidir. Arabası bozulduğu için durduğu küçük bir köyde Zahra ile tanışır. Mütedeyyin insanların çoğunlukla yaşadığı bu köyün sakinlerinden Zahra, Freidoune'un peşini bırakmaz. Çünkü onun bir basın görevlisi olduğunu anlamıştır ve Zahra, onunla konuşabilmek için ısrarla peşine takılır. Yeğeni Soraya bir gün önce aynı köyde yaşadığı insanlar tarafından vahşice katledilmiştir. Ölmeden önce yeğenine söz veren Zahra, bunun köyün sırlarının arasına gömülmemesi için elinden geleni yapmaya kararlıdır. Tek umudu da bu gazetecinin elindedir, dinlemeli ve bu küçücük köyün büyük günahını tüm dünyaya anlatmalıdır.
                                 ******                                ******
öyle kolayca izlenecek bir film değil inanılmaz kötü bir etki bıraktı üzerimde çünkü o taşlayarak öldürme sahnesini birebir yaşatan bir film ve halen günümüzde geri kalmış müslüman ülkelerde bu tarz bir vahşetin şu zamanda bile yaşanıyor olması berbat bir korku o yüzden filmin tesiri hala sürüyor bende!


Çöl Çiçeği

Üç yaşındayken Somali’deki kabilesinde sünnet edilen, 13′ünde evlendirilen, nihayet Afrika’dan kaçıp en sonunda Amerika’da süpermodel olan ve bugün BM adına kadın sünnetine karşı faaliyet gösteren bir kadının azim dolu hikayesi bu.

Filmde gerçek sünnet sahneleri var ben izlerken kendimden geçtim gayet berbat bir his bırakan film!
bir arkadaş vardı kulakları çınlasın :) derdi ki dünyanın en ... ülkesinde yaşıyoruz diye ama yok yok şekerim :) bu ülkeleri gördükçe bin şükür diyorum!
Filmin ağır etkisi var bilginize!



Sherlock Holmes

Arthur Conan Doyle'un efsane dedektif karakteri Sherlock Holmes’ün modern tekniklerle hazırlanmış bu filminin konusu şöyle ilerliyor: Dövüş tekniklerini, efsanevi zekası gibi silah olarak kullanan Holmes ve ortağı Watson, yine şaşırtıcı biçimde zeka unsurları içeren bir senaryoda, ülkesini yokedebilecek bir tehlikeye karşı savaşma kararı alırlar. Holmes’un vazgeçilmez belalı aşkı Irene Adler de senaryo içinde yine boy gösteriyor.

Hatırası var :) o yüzden çok severek izledim zaten filmde çok egzantrikti yahu :)



Pi'nin Yaşamı

Ülkelerinden ayrılan ve beraberlerinde hayvanat bahçesindeki hayvanlarını da götüren Pi ve ailesi gemi yolculuğu yaparken fırtınaya yakalanırlar ve bindikleri gemi batar. Sandalın hayatta kalmayı başarabilen mürettebatı ise bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan, Richard Parker adında üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanı ve Pi adlı 16 yaşında Hintli bir çocuktan oluşmaktadır. Pi, kurtuluş yok gibi görünen bu okyanusta zayıf bir sandalda yanındaki hayvanlarla birlikte hayatta kalma savaşı verir ve keskin zekası ve zooloji bilgisiyle besin zincirine kurban gitmez.  Pi bir filikanın içinde  denizde 227 gün hayatta kalma mücadelesi verir. Ve sonunda kurtulur.

ayyy çok güzel bir filmmm çok sevdim :)

Hobbit

Hobbit, J. R. R. Tolkien'in bir kitabı. Orta Dünya üzerine yazılmış olan kitap Bilbo Baggins ve başından geçen maceraları konu almaktadır. Kitapta Bilbo Baggins'in Gandalf tarafından hiç beklemediği bir anda evine gelen 13 cüce ile değişen hayatı, Orta Dünya'nın kaderini değiştirecek olan Tek Yüzük'ün bulunuşu, ulu ejder Smaug'un öldürülüşü ve kadim cüce kenti Erebor'un kurtuluşu anlatılmaktadır. Yüzüklerin Efendisi serisinin başlangıç kitabı niteliğinde olan bu romanda Tek Yüzük'ün yanı sıra Bilbo'nun Frodo'ya verdiği parlayan elf kılıcı ve güçlü, cüce yapımı bir zırh olan Mythril'ı da nasıl ele geçirdiği anlatılır. Bu eşyalar Frodo'nun hayatını kurtaracaktır.

                                         Bu listede en sevdiğim film serisi :) sevdirene bak :P



Eşkıya

35 yıl önce Cudi dağlarında bir grup eşkiya yakalandı ve hapse atıldı. Yıllar içinde kimi hastalıktan, kimi hesaplaşma sonucu öldü. Biri hariç... 35 yıl sonra Hapisten çıkınca Baran’ ın ilk işi köyüne dönmek olur. Yıllar önce hapse girmesine en yakın arkadaşının sebep olduğunu öğrenir. Bu en yakın arkadaşı onun çocukluk aşkını alarak İstanbul’ a gitmiştir. Baran da onu bulmak üzere İstanbul’un yolunu tutar.

film tabiki efsane :) hepimiz bir keje olmak istemişizdir dimi kızlar :)


Babam ve Oğlum

Sadık, Ege'deki çiftlikten ,üniversitede gazetecilik eğitimi için ayrılmıştır. Oysa babası Hüseyin, onun ziraat mühendisliği okuyup çiftliğin idaresini eline almasını istemektedir. Sadık, daha üniversite yıllarında politikayla aktif olarak ilgilenir. Bunu öğrenen babası Hüseyin, oğlunu evlatlıktan reddeder. 70'li yıllarda birçok siyasi olaya karışan Sadık'ı daha zor günler beklemektedir. 1980 yılının 12 Eylül günü sabah erken saatlerde karısının doğum sancılarının tutmasıyla dışarı fırlayan çift, hastaneye gitmek için araç bulamazlar, çünkü ülkede askeri darbe gerçekleşmektedir. Sadık'ın karısı, doğum esnasında hayatını kaybeder ama küçük Deniz hayattadır. Gördüğü işkence ve yattığı hapisten sonra sağlığı bozulan Sadık, hastalığının ölümcül olduğunu anladığında Deniz'i Ege'deki çiftliğe, annesinin ve konuşmadığı babasının yanına götürmekten başka bir yol bulamaz. Çizgi romanlara ve onun büyülü dünyasına oldukça meraklı olan Deniz için evin yanaşmaları, küs teyze (Şerif Sezer), traktör kullanan ve telsizle konuşan babaanne (Hümeyra), bileğinden boğazına kadar bilezikle dolaşan gelin Hanife (Binnur Kaya) ve saf bir amca (Yetkin Dikinciler) ile tanışmak, onun için oldukça farklı bir deneyim olacaktır. Sadık ve Hüseyin'in geçmişle hesaplaşmaları ise oldukça sıkıntılı gelişmelere neden olacaktır.

şu filmi izleyip te ağlamayan yoktur. Tek kelimeyle muhteşemdi!


Mandıra Filozofu

Paraya karşı olan Mustafa Ali, Çökertme Köyünde şehir hayatından uzak yaşamaktadır. Yaşayabilmek için doğanın verdiği imkanların yeterli olduğu felsefesine inanmaktadır. İstanbul’da yaşayan zengin iş adamı Cavit'in, Mustafa Ali’nin arazisini alarak otel yapmak istemesi ile Mustafa Ali’nin hayatı altüst olur.

Annemin en sevdiği film :) o yüzden bende çok seviyorum :) gerçekten şahane bir filmdi.

Unutursam Fısılda

Birbirlerinin tam zıttı olan Hatice ve Hanife iki kardeştir. Hatice, şarkı söyleme tutkusu olan ve hayatının, hayallerinin peşinden gitmeye meyillidir. Ablası Hanife de bir o kadar tutucu, içine kapanık birisidir. Bir gün kasabaya yeni gelen müzisyen Tarık'ın Hatice'yi keşfetmesi, aralarında başlayan büyük aşk ve Türkiye'nin starları olma hevesleri onları İstanbul'a kadar sürükler. Uzun bir sürenin ardından kaçtığı evine dönen Hatice de kendisinin dönmesini bekleyen ve geçmişte yaşananların hesabını soran ablası Hanife' yi karşısında bulur.

çok beğendim gayet güzel duygusal bir film hatta kimi yerinde ağladım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder