13 Mart 2015 Cuma

Radon Gazı

Radon ( soy gaz  ) kimyasal olarak tepkimeye girmeyen, kokusuz, tatsız ve renksiz olan doğal bir Radyoaktif gazdır. Özel cihazlar olamadan varlığı fark edilmez. Havadan 7,5 kez, Hidrojenden ise 100 kez daha ağırdır. -61,8 C derecede sıvılaşır ve -71 C derecede donar. Daha çok soğutulacak olursa yumuşak sarı bir renk açığa çıkararak parlar. Biyosferde bol miktarda bulunur. Radon, insan aktivitelerinden değil doğal süreçlerin sonucunda insana zarar verebilen çevresel elementlerden biridir. Topraktan havaya sızan radon, önemli bir kapalı ortam kirletici faktör olarak belirmektedir. Suda eriyebildiğinden bazen sudan havaya da geçişi olabilir. Kimyasal elementlerle reaksiyona girmez. Bilinen en ağır gazdır.  Radon radyo aktifliğinden gelen özelliği ile kendisi de bozunarak en son ürün olarak kurşuna dönüşür.


Radonun çok yüksek olduğu uranyum madeni ve mağara gibi yerlerde artan radon konsantrasyonu ile orantılı olarak akciğer kanseri riski yüksektir. Radon bir soy gaz olduğu için havadan solunum yolu ile alınır. Havadaki radon, toz, duman gibi havada asılı duran parçacıklar ile karışarak akciğerlerde birikir. Deneysel olarak yapılan çalışmalarda akciğer epitelyum hücrelerdeki fazla miktardaki radyasyonun Çeşitli faktörlere bağlı olarak ev içi radon konsantrasyonu mevsimden mevsime, yıldan yıla, günden güne, değişir. Radon gazı zemin ve duvardaki çatlaklardan, katlar arsındaki borular ve diğer ek yerlerdeki oyuklardan gelir. Radon konsantrasyonu daha çok bodrum ve zemin katlarda daha yüksek konsantrasyonda bulunur. kansere neden olduğunu göstermiştir. Radondan korunmak için, evler sıkça havalandırılmalı, bodrum ve zemin katlardaki çatlaklar onarılmalı, yeni yapılan binaların radona dirençli olup olamamasına dikkat edilmelidir. Özellikle üçüncü kattan daha aşağıda olan evlerin radon gazı yönünden araştırılması gerekmektedir. Radonun kanser yapıcı etkisi, evdeki radon düzeyinin dışında kişinin evde ne kadar zaman geçirdiği, sigara içip içmediği ile de ilgilidir.
Almanya, ABD, Kanada, Çekoslovakya, gibi farklı ülkelerdeki uranyum maden işçileri ile yapılan çalışmalar da bu sonucu desteklemiştir. Akciğer kanseri riski radon ışınlanması sigara içimi ile birlikte olduğu zaman çok daha yüksektir. Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin BEIR IV raporuna göre akciğer kanser riski radon ışınlamasına maruz kalanlarda sigara içenlerde içmeyenlere göre 10 defa daha fazladır.

ABD Çevre Koruma Ajansı'nın belirlemelerine göre radon gazı sigaradan sonra akciğer kanserinin ikinci büyük nedenidir. ABD'de yılda 21.000 kişi radon gazının indüklediği akciğer kanserinden ölmektedir. Bunların arasında yaklaşık 3.000'i hayatı boyunca hiç sigara kullanmamış kişilerden oluşmaktadır. Ülkemizde ise meme kanserinden sonra en çok akciğer kanserine rastlanmaktadır.
Ülkemizde özellikle yapı sektöründe radon gazı ve olumsuz etkileri maalesef çok az bilinmektedir. Oysa ABD ve AB bu konuda standartlarını oluşturmuş ve yapılarda insan sağlığını koruyucu ve yerine getirilmesi gereken bir özellik olarak belirlemiştir. Konut yapımında zemin etüdü gibi radon ölçümlemesi aranmakta ve kullanıma hazır konutlarda radon gazının sınır değerler altında kaldığının belgelenmesi istenmektedir.
Konutlarda yapının üretim şekline ve havalandırma durumuna göre radon gazı temel ve/veya yapı içinde birikmektedir. Yapıya temel ve duvarlardaki kılcal çatlaklardan, birleşme yerlerindeki boşluklardan, tesisat için açılmış deliklerden girmektedir. Yapı içindeki gaz yoğunluğu saatlik değişim gösterebileceği gibi odalar arasında da büyük farklılıklar gösterebilir.


Yapılarda radon gazının etkisinde kalmanın sebepleri olarak yapının oturduğu zemin altında belirli kaya oluşumları ve tabakaların bulunması ve yapıda granit gibi malzemelerin kullanılmış olması gösterilmektedir. Sızdırmazlığı yüksek ve yetersiz havalandırması olan yapılarda temelde gaz girişini önleyecek önlemler alınmamışsa yoğun radon gazı etkisi kaçınılmazdır. ABD'de yapı içinde kabul edilebilir radon gazı yoğunluğu 74 Bq/ m3 iken AB'de bu değer eski yapılarda 400, yeni yapılarda 200 Bq/m3 olarak belirlenmiştir. 2010 yılında İngiltere, standardını yenileyerek kabul edilebilir en yüksek radon miktarını 100 Bq/ m3 seviyesine indirmiştir. Ülkemizde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği'ne göre konutlar için bu değer halen 400 Bq/ m3'dir.
Yapılarda radon tehlikesini azaltmak için alınabilecek tedbirler olarak TAEK'in önerileri şöyledir;
- Yapı malzemelerinin radyoaktivite analizleri ve doz değerlendirmeleri yapılarak değerlendirme sonuçları tavsiye edilen seviyenin üzerinde olan malzemeler yapımda kullanılmamalıdır,
- Yapıların, özellikle bodrum katlarının toprakla yalıtımı iyi yapılmalıdır . Bodrum ve zemin katlarının tabanına betondan sızıntıyı önlemek amacıyla çatlağı olmayan bir şap dökülmeli, subasman betonunun toprakla irtibatı gaz sızmasına imkân vermeyecek şekilde yalıtılmalıdır.
- Radon seviyesi yüksek olabilecek 20 yıl ve daha yaşlı yapıların temeldeki çatlak, delik ve gaz yalıtım denetimleri yapılmalı ve gerekiyorsa onarılmalıdır.
- Yerden ve duvarlardan yapı içine sızacak radon gazının boşaltılması için kapalı ortamların yeteri derecede havalandırılması sağlanmalıdır.
- Konutlarda enerji verimliliği için kapı ve pencerelerde yapılan hava sızdırmazlığı nedeniyle yapı içinin havalandırılmasına özen gösterilmelidir.
- Radon gazının kanser riskini artırması nedeniyle kapalı ortamlarda sigara içilmemelidir.
Ülkemizde radon gazı ve onun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin bilinmemesi yapılarda önleyici uygulamaların alınmasını ne yazık ki çok geciktirmiştir. Kentsel dönüşüm ve yapılarda enerji verimliliğinin çokça konuşulduğu bu günlerde kullanılmakta olan yapılarda sağlıklı yaşam koşullarının da göz ardı edilmemesine özen gösterilmelidir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de enerji performans sertifikası gibi radon sertifikası da emlak alım satımlarında yapı değerini artıran ve zorunlu belgeler olarak aranmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder