Basınç:
Birim alana uygulanan kuvvet birimidir ve atmosfer ( ATM ), bar veya paunds per square ( PSI ) birimiyle ifade edilir.
Şu anda deniz seviyesindeki vücudumuzu saran havanın farkında değiliz. Çünkü bu basınç her yöndedir ve eşittir. Yükseğe çıkınca kulaklarımızda doygunluk oluşur. Bunun nedeni basınç farkıdır. Bu basınç farkına yüzerken de maruz kalırız. Dibe yaklaşıldıkça basınç artar ve bedenimizde bir takım rahatsızlıklar yaratır.
Deniz seviyesinde olan hava basıncı 1 Atmosferdir. İnsanlarda bulunan solunum ve dolaşım sistemi 1 Atmosfer olan basınca göre ayarlıdır. Suyun içinde derine doğru gittikçe basınç daha da artmaktadır. Her 10 metrede 1 atmosfer basıncı artmaktadır.
Mesela 50 metre derine inen bir yüzücünün vücudunun her santimetrekaresine denizdeki suyun yapmış olduğu basınç miktara yüzeye oranla 5 misline çıkmaktadır. Derinlere gidildikçe akciğer kapasitesi düşer ve kan basıncı artar. Bu olaylar sonucu vücut ısısı düştüğü için kalp atışları hızlanır ve bilinç gitmeye başlar.
Su altındaki basınç yüzeydeki basınçtan çok daha yüksektir. Bir dalgıcın vücudunu sıkıştıran su basıncı, adi şartlar altında kendisine yüzeyden verilen havayı solumasını önleyebilir, çünkü kasılan göğsünü şişirmeye yetecek kadar kuvvetli değildir.
Fakat aslında denizin üstündeki gemiden tulumbayla dalgıcın elbisesine başlığının içine (dolayısıyla ciğerlerine) basınçlı hava verilir. Herhangi bir anda bu havanın basıncı dalgıcın indiği derinlikteki su basıncına eşittir. Bu suretle dalgıcın vücudunun içindeki basınç elbisesinin dışındaki suyun; basıncına eşit yapılır ve suyun ezici kuvveti dengelenmiş olur. Bir derinliğe kadar İnsan vücudu bu basınçlara dayanabilir, çünkü bunlar içten ve dıştan aynı değerdedir. 30 metre derinlikteki basıncın yüzeydekinin yedi katına çıktığı 60 metre derinlikte çalışmak kabildir.
Dalgıcın vücudu, basınç normal basıncın yedi katı olan havayla çevrelenmiştir ve ciğerleri de normal basıncının yedi katı basınçlı havayla doldurulur. Vücudunun içindeki basınç dışarıdaki basıncı dengelediği için suyun ezici ağırlığını hissetmez. 90 metreye dalmak tehlikelidir. Bu derinlikte dalgıcın ciğerindeki basınç normal atmosfer basıncının en az on katı olması gerekecektir. Bu kadar yüksek basınçlı havayı solumak gerçekten çok tehlikelidir, çünkü ciğerler yoluyla çok miktarda azot (havanın beşte birini teşkil eden bir gaz) soğurulur ve bu da kanda erir. Dalgıç deniz yüzeyine çıktığı zaman azot kabarcıklar halinde toplaşır ve damardan tıkayarak kanın normal akışını durdurur. Bu ölüme kadar gider.
Derinlere inmede kritik eşik 30 metredir.30 metreden daha derinlere dalacak olanlar mutlaka tüp kullanmalıdır. Derinlere daldığımızda ve süratle su yüzeyine çıkıldığında ani olarak değişen atmosfer basıncından dolayı vurgun yenilmektedir. Aniden su yüzeyine geldiğimizde gazlar süratle genleşir. Özellikle azot gazı damarlarda genleşerek hayati vücut hasarlarına neden olur.
Vurgun yiyen kişilere ne yapılmalıdır?
Vugun yiyen yani dekompresyon geçiren kişiler acilen basınç odalarına alınmaktadır. Burada tekrar vurgun yediği derinlikteki atmosfer basınçı verilir. Sonrasında ise bu basınç kademeli olarak azaltılır.
Diğer bir yöntem ise vurgun yiyen kişinin aynı derinliğe tekrar götürülmesidir.
Vurgun yememek için nasıl davranmalıyız?
Dalgıçların vurgun yememesi için su yüzeyine daha yavaş ve kademeli olarak çıkması gerekmektedir. Hatta bazı derinliklere geldiğinde biraz beklemelidir. Dalgıçlara bu eğitim verilmektedir.Kısaca anlatacak olursak dekompresyon hastalığına karşı alınacak en güzel önlem çıkış hızımıza dikkat etmek ve dip zamanı kurallarına uygun bir biçimde dalış yapmaktır.
Teşekkür ediyorum. Emeğiniz ve paylaşımınız için.
YanıtlaSil