23 Ocak 2015 Cuma

Fundamentalist

Radikal, Kökten dincilik.
Genellikle dini esaslı kaidelere katı bir biçimde bağlı olan ve diğer görüşlere karşı toleranssız, Laiklik karşıtı dini hareket ve bakış açısı.
19. y.y. ın sonlarında Avrupa' da ortaya çıkmış, Hristiyan inancına dair dini esasların temel alınmasını, nihai otoritenin İncil kabul edilmesini savunan kavram ve dahi akım.
Fundamentalizm bu anlamıyla temellerine dönüşü, özüne dönüşü temsil etmekte ve dinde reform yapılamayacağını, kutsal kitapta ne yazıyorsa olduğu gibi ilk anlamıyla kabul edilmesi gerektiğini savunur, yenilikçi ve yorum bakımından farklılıkları reddeder niteliktedir.
Köktendincilik toplumda, bu yozlaşmaya karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. Ahlakî çöküntünün giderilebilmesi için dinin etkinliğinin artması gerektiği savunulmaya başlanmıştır.
İkinci neden sömürgecilik ve sömürgecilik sonrası dönemdir. Sömürgeci devletlerin sömürge ülkelerde kendi kültürlerini yaymaya çalışmaları ve yerli kültürleri baskı altına almaları hatta onları aşağılamaları sömürge sonrası dönemde, Batılı kültürlere olan bağlılığının azalmasına ve Batılı fikirlere karşı toplumda büyük bir direnç oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca 70’lerden sonra sosyalizmin zayıflamasıyla birlikte emperyalizm karşıtlığı da kökten dincilik ile birlikte yükselmeye başlamıştır.
Köktendinciliğin en önemli karakteristik özelliği din ve siyaset arasındaki ayrımı reddetmesidir. Ancak 20. yüzyılda dinin siyaset üzerindeki etkisi liberal kültürün yayılması ve Sekülerizmin gelişmesiyle birlikte iyice sınırlandırılmıştır. Sekülerizm dini yok etmeyi amaçlamamıştır; fakat dine uygun bir alan ve görev vermeye, sonuç olarak dini siyasetten uzaklaştırmaya çalışmıştır. Kamu ve özel ayrımını keskin bir şekilde savunan liberalizm ise bireysel özgürlüğü garanti altına almaya çalışırken bir anlamda dini de özelleştirmiştir. Oysa köktendincilik kamusal – özel ayrımını reddetmektedir. Toplumda birleştirici unsur olarak dini yerleştirir ve bireylere bir aitlik duygusu kazandırmayı amaçlar. Öyle ki kişi toplumdan ayrı tutulduğu zaman bir eksiklik hissetmelidir. Dini kişisel bir mesele haline getirmek toplumsal yozlaşmayı beraberinde getirir. Bireylerin toplumun yararını gözetmeden hareket etmeye başlamasına neden olur ve bu da hırs, suç ve ahlaksızlığa yol açar. Yeni bir dünya için mevcut yapılar, dinî ilkeler üzerine inşa edilen; hukuk, siyaset, toplum, kültür ve ekonomiyi barındıran kapsamlı bir sistem ile yer değiştirmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder